“Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir” hadisi ne demek? Hadis-i şerifin açıklaması, Arapça ve Türkçe yazılışı, anlamı nedir?
Peki Hadisi nasıl anlamalıyız? Hadisten çıkarmamız gereken dersler nelerdir? İslam güzel ahlakı ve davranışı öğretiyor, peki onun müntesipleri neden dinlemiyor? Birçok hadis âlimleri tarafından rivayet edilen bu hadis sahih midir, kaynağı nedir?
Müslüman dilinden ve elinden emin olunan kimsedir
Müslüman, dilinden Müslümanların emin olduğu kimsedir, bu yüzden onları sövmez, hakaret ve gıybet etmez, aralarına herhangi bir şer ve fesat sokmaya çalışmaz. Ayrıca onun elinden güvendedir, bu yüzden onlara saldırmaz, haksız yere mallarını almaz ve bu türden bir şey yapmaz. Muhacir, yani gerçek muhacir, Yüce Allah’ın haram kıldığını terk edendir.
Hazreti Peygamber’in (sav) Müslümanların en faziletlisi, en iyisi kimdir sorusuna verdiği cevap şu şekildedir;
“(İyi) Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhacir ise, Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak duran kimsedir.” (Buhârî, Îmân 4-5, Rikâk 26; Müslim, Îmân 64-65)
Hadisin Orijinal metni ve Arapçası:
عن عبد الله بن عمرو وجابر بن عبد الله -رضي الله عنهم- مرفوعاً: «المسلمُ من سَلِمَ المسلمونُ من هَنه مونُ من لسان مونُ من هَنه مونُ من لساناند مرفوعاً: وعن أبي موسى -رضي الله عنه- قال: قلتُ: يا رسولَ اللهِ أَيُّ المسلمينَ أَفْضَلُ؟ قال: «مَنْ سَلِمَ المسلمونُ من لِسانِهِ وَيَدِهِ».
Türkçe Anlamı:
Abdullah ibn Amr ve Cabir ibn Abdullah (radiallahu anhüm)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Gerçek Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların Muhacir ise Allah’ın haram kıldığını terk edendir.”
Ebû Mûsâ (r.a.) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Ey Allah’ın Resulü, Müslümanların en hayırlısı kimdir?”
Hz. Peygamber; “Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” buyurdu.
Arapça Yazılışı
اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ النَّاسُ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ
Arapça Okunuşu
“El-muslimu men selime’n-Nâsu min lisanihi ve yedihi”
Türkçe Anlamı
Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. (Tirmizî, Îmân, 12; Nesâî, Îmân, 8)
Gerçek, iyi ve olgun mümini tasvir eden hadîs-i şerîflerin sayısı oldukça fazladır. Resûl-i Ekrem Efendimiz Müslümanı çok değişik yönleriyle tanıtmıştır.
Diğer bir rivayette ise Hicret zamanında Mina’ya hareket edecek olan Allah Resûlü, Ebtah’tan Kâbe’yi ziyarete gelmişti. Bir ara etrafındakilere, “Size, gerçek mü’minin kim olduğunu haber vereyim mi?” diye sordu.
“O, malları ve canları hususunda diğer kimselerin kendisinden emin olduğu insandır. Doğru Müslüman, insanların, onun dilinden ve elinden gelebilecek zararlardan salim olduğu kimsedir. Hakikî mücahid nefsinin engellemelerine rağmen ömrünü Allah’a itaatle geçiren yiğittir. Ve hâlis muhacir de hata ve günahlardan uzak duran iman eridir!” (Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned 39/381; Taberânî, Kebîr 18/309; Hâkim, Müstedrek 1/54; İbn-i Hibbân, Sahîh 11/204)
Başka bir hadis-i şerifte ise Hazreti Peygamber Efendimiz (asm), Müslümanı “Müslümanlara zarar vermeyen kişi” olarak ifade etmektedir.
Hadisin Açıklaması
Müslüman, dilinden Müslümanların emin olduğu kimsedir, bu yüzden onları sövmez, sövmez, gıybet etmez, aralarına herhangi bir şer ve fesat sokmaya çalışmaz. Ayrıca onun elinden güvendedirler, bu yüzden onlara saldırmaz, haksız yere mallarını almaz ve bu türden bir şey yapmaz. Muhacir, yani asıl muhacir, Yüce Allah’ın haram kıldığını terk edendir.
Sahih olarak birçok hadis kaynaklarında geçen hadis-i şerifte, ideal Müslümanlardan, kötülüklerden sakınan, kendilerini tam bir güvenlik ve kurtuluş atmosferine kaptırmış samimi ve sadık müminler olarak bahsetmektedir. Bu insanlar, Müslüman ailelerde doğdukları için mümin veya Müslüman olduklarını iddia edenlerden tamamen farklıdır. Tüm yaşam tarzları, gerçek bir müminin idealist samimiyetini yansıtmaktadır. Düşünceleri ve eylemleri bir mükemmellik göstergesidir; bu nedenle, “samimi bir mümin” denilince akla ilk olarak mükemmel bir Müslüman gelir. Bu hadiste tasvir edilen Müslüman’ın tarifi budur.
Hz. Peygamber’in diğer tüm sözlerinde olduğu gibi bu hadiste de her kelime büyük bir özenle seçilmiştir. El ve dile odaklanmanın elbette birçok nedeni var. Çünkü çevremizdekilere zarar vermenin iki yolu vardır. Başkalarına doğrudan veya arkalarından zarar verebiliriz. İnsanlara doğrudan zarar, eylemler yoluyla olur; Dolaylı zarar, hazırda bulunmayan kişiye dil veya başka bir deyişle konuşma ile verilir.
Hadis-i Şerifte Hz. Peygamber, dili veya konuşmayı elden (eylemlerden) önce zikretmiştir. Önce dilin zikredilmiş olması, hakaret etme, aşağılama, sövme, gıybet, iftira, bühtan, şikâyet, çekiştirme vs. gibi dille verilen zararların daha kolay, yaygın ve onulmaz olmasından dolayıdır.
Yunus Emre’nin de dediği gibi;
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz
Dilin vereceği zararlara karşı kendini savunmak, doğrudan fiziksel tacize karşı savunmaktan çok daha zordur. Bu nedenle Hz. Peygamber, konuşmayı veya dili fiziksel hareketlerden önce bahsetmiştir. Bu da Allah’ın bize vermiş olduğu değerin önemini göstermektedir; hatta diğer Müslümanların haysiyet ve itibarını korumak o kadar önemlidir ki, bir müminin hem diline hem de eline hâkim olması emrolunur.
Benzer anlamda farklı hadisler
Halk arasında “Eline, beline, diline sahip olan kurtulur” anlamında bir hadis-i şerif kaynaklarda bulunmuyor. Yakın ve benzer anlamlarda ise Hz. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’de rivayet edilen şu hadis-i şerifler vardır.
- Dilini ve fercini (ırzını, namusunu) koruyan Müslümana Cenneti söz veriyorum. (Buhari)
- Arefe günü eline, diline, gözüne ve kulağına sahip olanın günahları affolur. (Hatib)
- İnsanlar dilinden ve elinden salim olmadıkça [kâmil] mümin olamazsın. (Askerî)
- Hasetçinin hasedi eline ve diline çıkmadıkça zarar vermez. (Ebu Nuaym)
- Eli ihsanlı, dili dürüst, kalbi temiz, boğazına ve fercine (namusuna) sahip olan ilimde rasih olur. (Taberani)
- Allahü teâlâ bana şöyle vahyetti: Benim mescitlerime ancak, selim kalple, sadık dil ile, temiz el ile, temiz ferclerle girsinler. (Hâkim)
İslam güzel ahlakı öğretiyor, peki neden uygulanmıyor?
İslam güzel ahlakı ve davranışı öğretiyor ve öğütlüyor, peki İslam’ın müntesipleri (intisap edenler, Müslüman olanlar) bunu neden dinlemiyor?
Toplumumuzda nezaket ve görgü eksikliği yaygındır ve bu kısmen eğitim ve öğretim eksikliğinden ve ayrıca dini şahsiyetler, politikacılar ve diğer ‘ünlüler’ tarafından verilen örneklerden kaynaklanmaktadır.
İnsanlar bu şekilde hareket etmekle sadece İslami prensipleri ve belirli konularda ilahi rehberlik konusundaki anlayışsızlıklarını sergilemekle kalmaz, aynı zamanda İslam’ın ve Kuran’ın özünü oluşturan tüm ahlak kurallarını da çiğnerler.
Ahlak veya iyi ile kötü arasındaki fark, insan doğasında kökleşmiştir ve Allah’a karşı ve yaratılışla ilgili davranışlarımıza rehberlik eder. Güzel terbiye, görgü ve güzel ahlâk hem Kuran’da hem de Hadislerde sıkça vurgulanır. Allah Kuran’da, başkalarına lakap takmayı, ayıplamayı, onlarla alay etmeyi yasaklamıştır.
Ey iman edenler! Bir topluluk bir başka toplulukla alay etmesin; belki de o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da başka kadınlarla alay etmesinler; belki o alaya aldıkları kendilerinden daha hayırlıdır. Birbirinizi ayıplamayın; birbirinizi incitici, aşağılayıcı kötü lakaplarla çağırmayın. Bir insan iman ettikten sonra onu fâsıklığı çağrıştıran bir isimle çağırmak ne kötü bir davranıştır ve böyle yapıp imandan sonra fâsıklık damgası yemek de ne kötüdür. Bu tür davranışların ardından kim tevbe edip Allah’a yönelmezse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir.
Eğlenmek ve başkalarını lakap takmak, Allah’a ve Peygambere karşı çok inciticidir. Başkaları kaba veya saldırgan olduğunda bile, Kureyş’in Peygamber ve arkadaşlarına yaptığı gibi, Allah Müslümanlara susmalarını ve uzaklaşmalarını emretmiştir.
Nitekim Allah, dileseydi herkesi aynı şekilde yaratacağını ve milletler arasında fark olmayacağını açıkça bildirmiştir. Yine de, insanların birbiriyle iletişim kurmaları, yardımlaşmaları için farklı insanlar yaratmayı seçmiştir.
Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır. (Hucurât Suresi 13. Ayet)
Müslümanlar ibadetlerinde samimi, hayırsever, düzgün vatandaşlar olmalı ve sosyal olmayı desteklemelidir. Bir kimse Müslümanlığını, Peygamber sevgisini ve Kuran’a saygısını ne kadar alenen beyan etse de, ahlak ilkeleri anlaşılmadığı ve uygulanmadığı takdirde bu hiçbir şey ifade etmeyebilir.
Gerçek bir müminin kalbinde bir güven duygusu vardır. Bu tür insanlar gittikleri her yerde bir güvenlik hissi uyandırırlar. Diğer müminleri gelip gittiklerinde esenlik dilekleriyle selamlarlar. Namazda bütün salih kullara esenlik dilerler ve her iki taraftaki melekleri selamlayarak namazı bitirirler.
Sürekli bu iyi dilek ve güven içinde yaşamaya devam eden bir Müslüman, dünya ve ahirette insanlara manen ve/veya maddî esenlik sağlayan hakikat yolundan sapması veya bir birey olarak kendilerine veya başkalarına zarar verecek herhangi bir şeye kalkışmaları onlar için düşünülemez.
Hadisten çıkardığımız dersler
- Samimi bir Müslüman, evrensel barışın yeryüzündeki en güvenilir temsilcisidir.
- Müslüman, ruhunun derinliklerinde yaşadığı yoğun duyguları gittiği her yere taşır.
- Müslüman, başkalarına asla zarar ve sıkıntı vermeyen, güvenlik ve nezaket sembolü olarak algılanır.
- Asıl muhacirler, Allah’ın haram kıldığı yasakları terk edenlerdir.
- İnsanlara iyi davranmak, güven vermenin yanı sıra zarar vermemek de bir faydadır.
- Bir Müslüman, sözlü tacizi (yani dedikodu, iftira ve hakaret gibi) fiziksel tacize denk görür; Aslında, çoğu durumda bunlar fiziksel istismardan daha büyük bir günah olabilir.
Her konuda olduğu gibi, müminin iman ve İslam’ın tatbiki konularında da ufku geniş olmalıdır; sıradan Müslümanlar gibi yetinmemeli, imanda kemale yönelmelidir. Yukarıda sayılanlar ve hatta daha başka anlamlar da Resûlullah’ın özlü sözlerinde yer almaktadır.
Bizim inancımıza göre bir mümin bu kötü günahlardan herhangi birini işlese bile Müslüman olarak kalır; Bu, küfür ile inanç arasında ayrım yapan bir konu değildir.
İlgili Konular
- “Eylem” Neden Hayatımızda En Önemli Şey?
- “Mümin Güvenen ve Güvenilen Kişidir” Cuma Hutbesi
- Muhacir, Ensar Ne Demek?
- İslam’da Ahlak Anlayışı
- 40 Hadis Arapça-Türkçe