ÖNCE ALLAH’I (CC) BİLMEK – ANLATMAK
ÖNCE ALLAH'I (CC) BİLMEK - ANLATMAK. Gönüllü yazarımız Ahmet Ali Canbaz tarafından kaleme alınan Risale-i Nur'dan istifade edilen makale
ÖNCE ALLAH’I (CC) BİLMEK – ANLATMAK. Gönüllü yazarımız Ahmet Ali Canbaz tarafından kaleme alınan ve Risale-i Nur’dan istifade edilen makale
ÖNCE ALLAH’I (CC) BİLMEK – ANLATMAK
İşyerinde 16 – 17 yaşlarında bir genç kardeşimiz yanıma gelerek; Ahmet amca ben “Deist” olacağım ne dersin dedi?
Önce çok şaşırdım zira gençliğin hali, okullar, eğitimin durumu ortada.. Otur şöyle yanıma su deizm’i bir anlat iyi bir şeyse bende olmak isterim dedim.
Bu yol akılcı bir yol dedi. Bir sürü dinlere gerek yok tek Tanrı vardır; oda her şeye karışmaz peygamber, melek, ahiret, vahiy yoktur, gibi bir sürü dayanaksız şeyler sıraladı.
Birde İslami anlat dedim; o konudada burda yazmak istemediğim bir çok şeyler zırvaladı.
Fen, fizik ışığında onun anlayacağı dille Allah-ı, her şeyin onun yaratmasıyla olduğunu ve insanların bir peygambere de ihtiyaç duyduğunu, Risale-i Nur külliyatından istifade ederek anlatmaya çalıştım. Sonunda amca ben vaz geçtim deist olmuyorum dedi. Gülüştük dedim bende olmuyorum.
Ne acı’ki bugün yaşlı başlı kelli felli insanlar dan, liseli-üniversiteli gençlerden tutunuz kapalı, açık insanımızın büyük bir kesimi İslami bilgilerden habersiz yaşamaktadırlar.
Bu insanlar futbol, sanat dünyasından “popüler kişileri” sorduğunuzda hemen cevap verebiliyorlar. Fakat “Ayet, hadis, Farz, vacip, sünnet, mekruh” ne demek, gibi çok basit sorulara maalesef cevap veremiyorlar.
Bugün yapılan araştırmalar 5 Vakit camiye gelen cemaatin bile yarısından fazlası Kur’ân okumasını, her Müslüman’ın mutlaka bilmesi gereken Allah’ın Zâtiye ve sübûtiye sıfatlarını bile bilmedikleri görülüyor… % 99’u Müslüman olan ülkemizde durum bu.
Bunca açılmış ilahiyat, İmam Hatip ve diğer Okullarımız ne işe yarıyor? Bu kadar çok okul varken, bu Müslüman halkın evlâtları, dini konularda nasıl oluyor da bu kadar câhil kalabiliyorlar?
“Neslimize önce Allah ve Resulünü iyi anlatmak ve sevdirmek zorundayız.” Yoksa ne anlatırsak anlatalım bir şey ifade etmeyecektir. Bu nedenle Allah’ı bilmeyen birine namaz, oruç, zekat ve İslami yaşam gibi ifadelerde etki etmeyecektir.
Oysa okullarda okutulması gereken ilmi, bilimsel açıdan tecrübe edilen en etkili ve en kolay çözümün, “Risale-i Nur külliyatı” olduğunu Binlerce araştırmacı ve akademisyenler haber vermektedirler..
Şu koskoca kâinat hesap, kitap, matematik, ölçü isteyen muhteşem bir yapı, kendiliğinden olabilirmi? Helbette her şey bize bir yaratıcıyı göstermektedir.
Bilim, teknik ve araştırmalar, Şu alemdeki dünyanın tepesindeki yıldızların bir kısmının, küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa süratli hareket ettiği vurgulanmaktadır. Fakat öyle bir ölçü var ki aralarında çarpışma, birbirlerini ihlal olmadığı gibi, devamlı yanan maddeleri de bir türlü bitmek bilmemektedir.
“Şüphesiz biz, (yarattığımız) her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49)
Yine küre-i arzdan bir milyon defa daha büyük ve bir milyon seneden beri sönmeyen güneşimizin, yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gaz yağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzım gelmektedir ki sönmesin.
Yine su kâinat kitabının yeryüzü zemininde ve bir tek forması olan baharda, üç yüz bin nebatî ve hayvanî taifeleri beraber, birbiri içinde, yanlışsız, hatasız, karıştırmayarak, şaşırmayarak; mükemmel, muntazam yaşamaktadırlar. Bunların kendiliğinden olması mümkün olabilir mi hiç?
Üstadımız Bediüzzaman; Hz. Peygamberimizi anlatırken kullandığı her bir kelimesine âdeta İslam tarihini ve Peygamber’in hayatını yükler. Onun her bir kelimesi bir ekran ve bir penceredir. “Oradan asr-ı saadeti âdeta görür ve seyredersiniz. Onun her bir kelimesi, bir çekirdek gibidir.”
Peygamber efendimizi anlarsanız içinden meyvelerle yüklü bir ağaç çıkar. Veya filaşbellek gibidir. Bilgisayara takarsanız, onda bir çok kitabın yüklenmiş olduğuna şahit olursunuz.
Misal mi buyurun:
Ondokuzuncu Söz’ün Birinci Reşhasında, Peygamberimizi, kâinat kitabının Allah’ı anlatan “en büyük ayeti” olarak ilan eder.
Bu ilanıyla üstad şunu demek istemektedir;
Kitap ve içindeki her bir cümle yazarını anlattığı gibi; kâinat kitabı ve onun içindeki her bir varlık da yazarını ve yaratanını anlatmaktadır. Tabii bunların içinde bir varlık, yani bir âyet var ki Onun gibi Allah’ı anlatan yok. O da, Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizdir.
Peygamberimiz, Allah Tealâ’yı sadece diliyle değil, haliyle ve ahlakıyla anlatmıştır. Peygamberimiz, Allah ahlakının bir yer yüzünde tezahürüdür.
Üstad Bediüzzaman’a göre Sevgili Peygamberimiz, “Nurânî bürhanî tevhid” yani Allah’ın birliğinin nurlu delilidir. Allah’ı inkâr etmek için bu delili karartmanız gerekmektedir. Bu delili karartamayacağınıza göre öyleyse Allah’ı inkâr etmek de mümkün olmayacaktır..
Varlık âleminde hiçbir şey olmasa sadece Hz. Muhammed (s.a.v) kalsa, Allah’ın varlığına, birliğine, güzelliğine, mükemmelliğine delil olarak yeter.
Güneş inkâr edilemediğine göre, güneşin sahibi ve sanatkârı hiç inkâr edilemez. Güneş, Süleyman Çelebî’nin de dediği gibi Peygamber’in çevresinde dönen sadece bir pervane olabilir. Güneş bir lambadır. Yüce Allah da Peygamberini bir lamba olarak tanımlamıştır.
Güneşi gökte, Hz. Peygamber’i yerde aşkıyla tutuşturan Allah’tır. Yüce Allah kendisini yerdeki ve gökteki güneşlerle tanıtmak istiyor. Bu şahitleri susturmak ve bu lambaları söndürmek mümkün olabilir mi ki, Allah da inkâr edilebilsin?
Velhasıl; Bu dünya hayatı için, 20-30 sene tahsil gördürülen evlâtlara, EBEDİ BERZAH yolculuğunda, çocuklarımıza hiç olmazsa 2-3 seneyi, bu mânevî eğitim için, devletin zorunlu kılması elzemdir.
Okullarımızda “Menfi ilmin yanında, müspet ilimde okutulmalı, ikisi atbaşı gitmelidir.”
Not; Risale-i Nur külliyatından istifade edilmiştir.
Yazar: Ahmet Ali Canbaz
>