Zâriyât Suresi
Kuran-ı Kerim 51. suresi olan Zâriyât Suresi, Mekke’de nazil olmuştur, 60 ayettir. Zâriyât Suresi Arapça-Türkçe okunuşu, Diyanet Meali ve Fazileti
Kuran-ı Kerim 51. suresi olan Zâriyât Suresi, Mekke’de nazil olmuştur, 60 ayettir. Zâriyât Suresi Arapça-Türkçe okunuşu, Diyanet Meali ve Fazileti
Zâriyât Suresi
Kuran-ı Kerim’ in 51. sûresidir. 60 ayetten oluşur. Mekke’de inmiştir. Arapça zariyat sözcüğü “savurup tozutanlar” anlamına gelir.
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi 56)
Zâriyât Suresi Hakkında Bilgi
Sure adını, ilk ayette geçen “Zâriyat” kelimesinden almıştır. Zâriyat kelimesi “toprağı tozu etrafa savuran rüzgarlar” anlamına gelmektedir. Bazı meşhur tefsir ve hadis kaynaklarında “Ve’z-Zâriyât suresi” diye de anılır 60 ayetten oluşan sure, Ahkaf suresinden sonra, Gâşiye suresinden önce Mekke’de inmiştir. Mushaftaki sıralamada 51., iniş sırasına göre 67. suredir.
Arapça zariyat sözcüğü “savurup tozutanlar” anlamını taşır. Sûre bu sözcükler başladığı için bu ad ile de bilinir.
Sûrenin ilk 6 ayeti şöyledir: “Savurup tozutanlara, bir yük taşıyanlara, kolayca akanlara, bir buyruğu bölenlere and olsun ki vaadedilen doğrudur. Kuşku yok ki ceza günü gelecektir”.
Konusu
Kuran yorumcularına göre 1. ayet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) getirdiği gerçeğin savrulup yayılacağına; ikinci ayet, bu gerçeği benimseyip taşıyanlara; üçüncü ayet, içi açılıp onu kabule koşanlara; dördüncü ayet, Kuran’ı parçalara ayırıp bir bölümünü kabul etmek, bir bölümünü de kabul etmemek isteyenleri işaret eder.
Bu anlatımlardan üç bölüm insan ortaya çıkar. Birincilerle ikinciler gün geçtikçe çoğalmakta, üçüncüler ise azalmaktadır. Tüm bu anlatılanlarla İslâm dinin kesinlikle yayılacağı ve tüm dünyayı kaplayacağı müjdelenmiştir”. Sûrenin öteki ayetlerinde ise, İbrahim ve Musa peygamberlerden; Ad ve Samud kavimlerinin inançsızlıkları nedeniyle başlarına gelenlerden söz edilerek, İslâm dinine inanmayanların da başına benzer şeylerin geleceği anlatılır.
Abdulbasit Abdussamed Zâriyât Suresi Dinle
Zariyat Suresi Türkçe Meali Dinle
Zariyat Suresi Fazileti ve Sırları
Zariyat suresi hasta bir kişiye okunduğu zaman Allahü Teala’nın izniyle hastalıklarından eser kalmaz,
Doğum Yapacak kadının üzerinde Zariyat suresi bulundurulursa, Allah’ın izniyle doğum sancıları azalır, acısız bir doğum gerçekleştirir,
Zariyat suresini Sürekli zikreden kimse yoksulluk çekmez, bolluk bereket içinde yaşar.
Zâriyât Suresi Arapça-Türkçe, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm
1. وَالذَّارِيَاتِ ذَرْواً
Zariyat Suresi 1. Ayet: Vezzâriyâti zerve(n).
Meali: O tozdurup savuranlara,
2. فَالْحَامِلَاتِ وِقْراً
Zariyat Suresi 2. Ayet: Felhâmilēti vigrâ(n).
Meali: Derken bir ağırlık taşıyanlara,
3. فَالْجَارِيَاتِ يُسْراً
Zariyat Suresi 3. Ayet: Felcēriyēti yusrâ(n).
Meali: Derken bir kolaylıkla akanlara,
4. فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْراً
Zariyat Suresi 4. Ayet: Felmugassimēti emrâ.
Meali: Derken bir emir taksim edenlere andolsun ki,
5. إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَصَادِقٌ
Zariyat Suresi 5. Ayet: İnnemē tûadûne lesâdig.
Meali: O size vaat edilen elbette doğrudur.
6. وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ
Zariyat Suresi 6. Ayet: Veinneddîne levēgiğ.
Meali: Ceza ve hesap günü şüphesiz olacaktır.
7. وَالسَّمَاء ذَاتِ الْحُبُكِ
Zariyat Suresi 7. Ayet: Vessemēi zētil hubuk.
Meali: Yollara sahip göğe andolsun ki,
8. إِنَّكُمْ لَفِي قَوْلٍ مُّخْتَلِفٍ
Zariyat Suresi 8. Ayet: İnneküm lefî gavlim mu[k]htelif.
Meali: Siz elbette çelişkili sözler içindesiniz.
9. يُؤْفَكُ عَنْهُ مَنْ أُفِكَ
Zariyat Suresi 9. Ayet: Yu’fekü anhu men ufik.
9. Ondan çevrilen (imana) çevrilir.
10. قُتِلَ الْخَرَّاصُونَ
Zariyat Suresi 10. Ayet: Gutilel [k]harrâsûn
Meali: Kahrolsun (o fikir adına) kendi tahminlerini ileri sürenler!
11. الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ
Zariyat Suresi 11. Ayet: Ellezîne hum fî ğamratin sēhûn.
11. Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
12. يَسْأَلُونَ أَيَّانَ يَوْمُ الدِّينِ
Zariyat Suresi 12. Ayet: Yes’elûne eyyēne yevmuddîn.
Meali: Onlar: “Hesap ve ceza günü ne zaman?” diye soruyorlar.
13. يَوْمَ هُمْ عَلَى النَّارِ يُفْتَنُونَ
Zariyat Suresi 13. Ayet: Yevme hum alennēri yuftenûn.
Meali: O gün, onların ateş üzerinde azap görecekleri gündür.
14. ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَذَا الَّذِي كُنتُم بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Zariyat Suresi 14. Ayet: Zûgû fitneteküm hezel lezî küntüm bihi testeğcilûn.
Meali: Onlara: “Tadın inkarınızın cezasını, işte sizin acele istediğiniz budur!” denecektir.
15. إِنَّ الْمُتَّقِينَ فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Zariyat Suresi 15. Ayet: İnnel muttegîne fî cennētiv-veuyûn.
15. Şüphesiz ki Allah’a isyandan sakınanlar, cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar.
16. آخِذِينَ مَا آتَاهُمْ رَبُّهُمْ إِنَّهُمْ كَانُوا قَبْلَ ذَلِكَ مُحْسِنِينَ
Zariyat Suresi 16. Ayet: Â[k]hizîne mē âtēhum rabbuhum innehum kēnû gable zēlike muhsinîn.
Meali: Rablerinin kendilerine verdiğini alarak . Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı.
17. كَانُوا قَلِيلاً مِّنَ اللَّيْلِ مَا يَهْجَعُونَ
Zariyat Suresi 17. Ayet: Kēnû galîlem-minel-leyli mē yehceûn.
17. Onlar geceleyin pek az uyurlardı.
18. وَبِالْأَسْحَارِ هُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
Zariyat Suresi 18. Ayet: Vebil eshâri hum yestağfirûn.
Meali: Onlar seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dilerlerdi.
19. وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Zariyat Suresi 19. Ayet: Vefî emvâlihim haggul lissēili velmehrûm.
Meali: Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardı.
20. وَفِي الْأَرْضِ آيَاتٌ لِّلْمُوقِنِينَ
Zariyat Suresi 20. Ayet: Vefil ardi âyētul lilmûginîn.
Meali: Ve yeryüzünde deliller var iyiden iyiye inanmış olanlara.
21. وَفِي أَنفُسِكُمْ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
Zariyat Suresi 21. Ayet: Vefî enfusiküm efelē tubsırûn.
Meali: Ve kendi özünüzde de, hâlâ mı görmezsiniz?
22. وَفِي السَّمَاء رِزْقُكُمْ وَمَا تُوعَدُونَ
Zariyat Suresi 22. Ayet: Vefissemēi rizguküm vemē tûadûn.
Meali: Sizin rızkınız da size vaat edilen sevap ve ceza da göktedir.
23. فَوَرَبِّ السَّمَاء وَالْأَرْضِ إِنَّهُ لَحَقٌّ مِّثْلَ مَا أَنَّكُمْ تَنطِقُونَ
Zariyat Suresi 23. Ayet: Feverabbissemēi vel ardi innehu lehaggum misle mē enneküm tentıgûn.
Meali: Gök ve yerin Rabbine andolsun ki size edilen o vaat, herhalde haktır. O tıpkı sizin konuşmanız gibi gerçektir.
24. هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
Zariyat Suresi 24. Ayet: Hel etēke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukramîn.
Meali: Ey Muhammed! İbrahim’in şerefli misafirlerinin haberi sana geldi mi?
25. إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَاماً قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
Zariyat Suresi 25. Ayet: İz de[k]halû aleyhi fegâlû selēmen gâle selēmun gavmum-munkerûn.
Meali: Hani onlar İbrahim’in huzuruna girmişlerdi de “Selam sana!” demişlerdi. İbrahim: “Size de selam” demiş, ve içinden: “Bunlar tanınmamış bir topluluk!” diye geçirmişti.
26. فَرَاغَ إِلَى أَهْلِهِ فَجَاء بِعِجْلٍ سَمِينٍ
Zariyat Suresi 26. Ayet: Ferâğa ilē ehlihi fecēe biiclin semîn.
Meali: İbrahim, sonra ailesine giderek semiz bir buzağı (eti) getirdi.
27. فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Zariyat 27. Ayet: Fegarrabehu ileyhim gâle elē te’külûn.
Meali: Onu önlerine sürerek: “Yemez misiniz?” dedi.
28. فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً قَالُوا لَا تَخَفْ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
Zariyat 28. Ayet: Feevcese minhum [k]hîfeten gâlû lē te[k]haf vebeşşerûhu biğulēmin alîm.
Meali: Yemediklerini görünce onlardan içine bir korku düştü. Onlar İbrahim’e: “Korkma!” dediler ve onu çok bilgili bir oğul ile müjdelediler.
29. فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
Zariyat 29. Ayet:. Feegbeletimraetuhu fî sarratin fesakket vechehē vegâlet acûzun agîm.
Meali: Bunun üzerine karısı (Sâre) bir çığlık atarak geldi ve elini yüzüne vurarak: “Ben kısır bir kocakarıyım, nasıl çocuğum olur?” dedi.
30. قَالُوا كَذَلِكَ قَالَ رَبُّكِ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
Zariyat 30. Ayet: Gâlû kezēlike gâle rabbuki innehû hüvel hakîmul alîm.
Meali: Misafir melekler: “Evet bu böyledir. Rabbin böyle buyurdu. Gerçekten O hüküm ve hikmet sahibidir. Her şeyi hakkıyla bilir.” dediler.
31. قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
Zariyat 31. Ayet: Gâle femē [k]hatbuküm eyyühel murselûn.
Meali: İbrahim, kendisine misafir olarak gelen meleklere: “Acaba sizin asıl önemli işiniz nedir ey elçiler?” dedi.
32. قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَى قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
Zariyat 32. Ayet: Gâlû innē ursilnē ilē gavmim-mucrimîn.
Meali: Onlar: “Gerçekten biz günahkâr bir kavim (olan Lût kavmine) gönderildik.
33. لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ
Zariyat 33. Ayet: Linursile aleyhim hicēratem-min tîn.
Meali: Onların üzerine çamurdan pişirilmiş sert taşlar yağdıracağız.
34. مُسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
Zariyat 34. Ayet: Musevvemeten inde rabbike lilmusrifîn.
Meali: O taşlardan her birinin haddi aşanlardan kime isabet edeceği Rabbin katında işaretlenmiştir.” dediler.
35. فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Zariyat 35. Ayet: Fee[k]hracnē men kēne fîhē minel mu’minîn.
Meali: Nihayet biz müminlerden orada bulunan kimseleri çıkardık.
36. فَمَا وَجَدْنَا فِيهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِّنَ الْمُسْلِمِينَ
Zariyat 36. Ayet: Femē vecednē fîhē ğayra beytim-minel muslimîn.
Meali: Fakat biz orada Müslümanlardan bir ev halkından başka kimseyi de bulamadık.
37. وَتَرَكْنَا فِيهَا آيَةً لِّلَّذِينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
Zariyat 37. Ayet: Veteraknē fîhē âyetel lillezîne ye[k]hâfûnel azēbel elîm.
Meali: Biz orada acı bir azaptan korkan kimseler için bir ibret nişanesi bıraktık.
38. وَفِي مُوسَى إِذْ أَرْسَلْنَاهُ إِلَى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُّبِينٍ
Zariyat 38. Ayet: Vefî mûsē iz erselnēhu ilē fir’avne bisultânim-mubîn.
Meali: Musa’nın kıssasında da ibret vardır. Hani biz onu apaçık bir delille Firavun’a göndermiştik.
39. فَتَوَلَّى بِرُكْنِهِ وَقَالَ سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Zariyat 39. Ayet: Fetevellē biruknihi vegâle sēhirun ev mecnûn.
Meali: Firavun ise ordusuyla birlikte yüz çevirmiş, onun hakkında: “Bu bir sihirbazdır, ya da bir delidir.” demişti.
40. فَأَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُلِيمٌ
Zariyat 40. Ayet: Fee[k]haznēhu vecunûdehû fenebeznēhum fil yemmi vehüve mulîm.
Meali: Nihayet biz onu ve ordularını yakalayıp hepsini denize attık. Firavun ise o sırada (inadından dolayı pişmanlık duyarak) kendi kendini kınıyordu.
41. وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ
Zariyat 41. Ayet: Vefî âdin iz erselnē aleyhimur-rîhal agîm.
Meali: Âd kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani biz onların üzerine köklerini kesecek bir rüzgar göndermiştik.
42. مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ
Zariyat 42. Ayet: Mē tezeru min şey’in etet aleyhi illē cealethu ker-ramîm.
Meali: O rüzgar üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül gibi dağıtıyordu.
43. وَفِي ثَمُودَ إِذْ قِيلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتَّى حِينٍ
Zariyat 43. Ayet: Vefî semûde iz gîle lehum temetteû hattē hîn.
Meali: Semud kavminin helâkinde de bir ibret vardır. Hani onlara: “Belirli bir süreye kadar dünyadan yararlanıp, geçinin!” denmişti.
44. فَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ فَأَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنظُرُونَ
Zariyat 44. Ayet: Featev an emri rabbihim fee[k]hazethumus-sâigatu vehüm yenzurûn.
Meali: Onlarsa Rablerinin emrine karşı büyüklük tasladılar. Bunun üzerine kendilerini, bakıp dururlarken yıldırım yakalayıp, çarptı.
45. فَمَا اسْتَطَاعُوا مِن قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنتَصِرِينَ
Zariyat 45. Ayet: Femestetâû min giyēmiv-vemē kēnû mutesırîn.
Meali: Artık onlar, ne kendi kendilerine ayağa kalkabildiler, ne de yardım gördüler.
46. وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِقِينَ
Zariyat 46. Ayet: Vegavme nûhim-min gablu innehum kēnû gavmen fēsigîn.
Meali: Daha önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış fâsık bir kavimdiler.
47. وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Zariyat 47. Ayet: Vessemēe beneynēhē bieydiv-veinnē lemûsiûn.
Meali: Biz göğü kudretimizle bina ettik. Hiç şüphesiz biz, çok genişlik ve kudret sahibiyiz.
48. وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ
Zariyat 48. Ayet: Vel erda feraşnēhē feniğmel mēhidûn.
Meali: Yeryüzünü de biz döşedik. Bakın biz onu ne güzel döşüyoruz!
49. وَمِن كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Zariyat 49. Ayet: Vemin külli şey’in [k]halegnē zevceyni lealleküm tezekkerûn.
Meali: Biz her şeyden iki çift yarattık. Umulur ki, iyice düşünürsünüz.
50. فَفِرُّوا إِلَى اللَّهِ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Zariyat 50. Ayet: Fefirrû ilellâhi innî leküm minhu nezîrum-mubîn.
Meali: Ey Muhammed! de ki: “Öyleyse Allah’a koşun, gerçekten ben size O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.
51. وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَهاً آخَرَ إِنِّي لَكُم مِّنْهُ نَذِيرٌ مُّبِينٌ
Zariyat 51. Ayet: Velē tec’alû meal-lehi ilēhen â[k]hara innî leküm minhu nezîrum-mubîn.
Meali: Allah’la beraber başka bir tanrı uydurmayın (O’na ortak koşmayın). Gerçekten ben size O’nun tarafından gönderilmiş apaçık bir uyarıcıyım.”
52. كَذَلِكَ مَا أَتَى الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا قَالُوا سَاحِرٌ أَوْ مَجْنُونٌ
Zariyat 52. Ayet: Kezēlike mē etel lezîne min gablihim mir-rasûlin illē gâlû sēhirun ev mecnûn.
Meali: Böylece onlardan öncekilere de herhangi bir peygamber gelince, onun hakkında da mutlaka: “Bir sihirbazdır veya bir delidir.” dediler.
53. أَتَوَاصَوْا بِهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ طَاغُونَ
Zariyat 53. Ayet: Etevesav bihî bel hum gavmun tâğûn.
Meali: Onlar birbirlerine bunu mu tavsiye ettiler? Hayır onlar azgın bir kavimdir.
54. فَتَوَلَّ عَنْهُمْ فَمَا أَنتَ بِمَلُومٍ
Zariyat 54. Ayet: Fetevelle anhum femē ente bimelûm.
Meali: Ey Muhammed! Sen onlardan yüz çevir. Artık sen kınanacak değilsin.
55. وَذَكِّرْ فَإِنَّ الذِّكْرَى تَنفَعُ الْمُؤْمِنِينَ
Zariyat 55. Ayet: Vezekkir feinnez-zikrâ tenfeul mu’minîn.
Meali: Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.
56. وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Zariyat 56. Ayet: Vemē [k]halegtul cinne vel inse illē liyeğbudûn.
Meali: Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.
57. مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ
Zariyat 57. Ayet: Mē urîdu minhum mir-rizgiv-vemē urîdu en yutimûn.
Meali: Ben onlardan herhangi bir rızık istemiyorum. Beni yedirmelerini de istemiyorum.
58. إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Zariyat 58. Ayet:. İnnallâhe hüver-razzēgu zulguvvetil metîn.
Meali: Şüphesiz ki, rızık veren O sağlam kuvvet sahibi olan Allah’tır.
59. فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوباً مِّثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Zariyat 59. Ayet: Feinne lillezîne zalemû zenûbem-misle zenûbi eshâbihim felē yesteğcilûn.
Meali: Şüphesiz ki, zulmedenlerin geçmiş arkadaşlarının payı gibi, dolgun bir azab payı vardır. Ama şimdi onu acele istemesinler.
60. فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِن يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Zariyat 60. Ayet: Feveylul lillezîne keferû min yevmihimullezî yûadûn.
Meali: Kendilerine vaat edilen günlerinde uğrayacakları azaptan dolayı vay inkâr edenlerin haline!.
İlgili Diğer Konular
- Kuran-ı Kerim Sureler
- Kur’ân-ı Kerim Nüzul (İniş) Sırasına göre Sureler
- Kuran-ı Kerim Hakkında Bilgi
- Fatiha Suresi
- Bakara Suresi
- Bakara Suresi Faziletleri
- Yasin suresi
- Kısa Namaz Sureleri
Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!
>