Beşerliğin ötesindeki insan
Beşerliğin ötesindeki insan olarak, dünya sahnesinde oynayacağımız rolleri onaylıyoruz ve bunu dünya nimetlerine dalınca unutabiliyoruz
Beşerliğin ötesindeki insan, dünya atmosferinde, madde bir bedenle, ona eşlik eden beş duyu organı ve bir kimlikle dünya hayatında tecrübe için yeryüzünde var edilir yüce Allah c.c. katından… Bizler bu atmosfere gelmeden önce ruhlar âleminde her şeyi kabul edip akit yaptıktan sonra bu dünya ortamına gelebiliyoruz ve herkese bir görev veriliyor bu yaptığımız sözleşme ile… Beşerliğin ötesindeki insan olarak, dünya sahnesinde oynayacağımız rolleri onaylıyoruz… (Allah c.c. her şeyi bilir), tabi bunu dünya ihtişamı nimetlerine dalınca unutabiliyoruz…
Beşerliğin ötesindeki insan
Bu çekirdek dünya ortamında bizler ilk defa burada doğmuş gibi ruhlar âlemi yaşamı bizlere unutturulur yaşama yeni başlamışız gibi hissederek bu dünya düzenine kendimizi adapte etmek için uğraşıp, çabalarız… Bundan evvel madde bedensiz ve ihtiyaçsız idik… Lakin şimdi bedenli ve beş duyu organımız ve nefsimizle baş başa bırakıldık dünya cazibesi içinde kendi öz benliğimizi tamamen yok sayıp kaybolduk adeta… Nerden, nasıl, niçin burada bulunduğumuzu sorgulamadık…
Evet, çekirdek dünyayı yüce Allah c.c. öylesine heybetli ihtişamlı yaratmış ne istersek her şeyi var etmiş, güneş, ay, yıldızlar, gece, gündüz, dağlar, denizler, ağaçlar, çiçekler, meyveler, sebzeler, hayvanlar, kuşlar, balıklar… Kısacası yok yok bu evrende… Bu görkemli yeryüzü ve gökyüzü içinde de en üstün olarak insanoğlunu yaratmış… Lakin insan kendinin kim, ne olduğunu, niçin ve nasıl var olduğunu hala çözememiş henüz…
Oysa yüce Allah c.c. yeryüzünde gezin, yiyin, için nimetlerimi görün, birbirinizle iyi geçinin, kul hakkına girmeyin, kimseyi incitmeyin çünkü yine dönüşünüz bana olacaktır sizin. Yalnızca bana karşı sorumlusunuz ve tek bana hesap vereceksiniz diyor, ben sizi yeryüzüne indirdiğim halde yine bana saf, temiz geri almak istiyorum der yeryüzü nimetlerimle ihtiyacınız dışında hiç bir şeyde aşırıya kaçmayın diyor… Allah.c.c. doğruyu söyler.
İnsanoğlu birbirini taklit ederek yaşamaya başladı, iyi örnekler de vardı olumsuz yaşamlar da vardı elbette… Çünkü insanoğlu beşer yaratılmıştı ve dualite ortamında her şey zıddıyla var edilmişti… İnsanlar başka türlü sınavlardan geçemezdi bu zıtlık olması gerekliydi. Bu dünya atmosferinde insan imtihanlardan geçmek için bulunuyordu elbette. Yüce ALLAH c.c. böyle dilemişti.
Bizler kalbimizde, özümüzde ruhumuzda yüce Allah’ın varlığını bizi yarattığını hissediyor fakat O’na istediğimiz şekilde yakınlaşamıyorduk… Dünya hayatı cazibesi bizi öylesine kendine çekiyor, oyalıyor ki Allah’a zikre zaman kalmıyor özellikle de gençlikte tamamen dünyaya bağlanıyoruz…
Çünkü burada sağlam bir yaşam kurup hayatımızı idame etmemiz gerekli idi maddi anlamda güçlenmemiz gerçeği yatıyordu… Evet, her türlü nimetleri Allah c.c. önümüze sermişti bir takım şeyleri de almak için para denen kâğıtlara da sahip olmak gerekliydi dünya düzeninde sistem böyle işliyordu… Lakin insanlar bunu da abartmış kimse kimseyi düşünmeden bencilce ve müstakil yaşıyorlar. Herkes birbirinin cebindekini nasıl alabilirim peşindeydi… Aslında tabi para elden ele dolaşan kimseye yar olmayan, sadık kalmayan kamu değeri olan bir nesne sadece, Malumunuz…
Elbette sadece bu kadarla kalsa iyi idi. İnsanlar bu nesne için insan öldürüyor, hatta savaşlar çıkarıyor birbirlerine çok zarar verir haldeler nerdeyse tüm olumsuz olaylar bu sebeple yaşanıyor… Evet…
Bunları yapan insan beşer halini yenememiş ham, olgunlaşamamış, tohumu çiçek açamamış gerçek insan şahsiyetini ortaya çıkaramamış, kim olduğunun farkına henüz varamamış, dünya nimetleri karşısında kendini kaybetmiş, Allah’ın ona sunduğu akıl, şuur, bilinç, düşünce, mantık nimetlerini kullanamamış kıt kalmış, kimseler diyebiliriz…
Lakin her ne görürsek her ne yaşarsak yaşayalım bizler hiçbir şeyin etkisi altında kalmayıp tek ama tek yüce Allah’ımıza döneceğimizi, O’nun yanında, güvende, emniyette olduğumuzu ve bu dünya alemindeki her şeyin aslında gerçek olmadığını, her şeyin rüya, illüzyon, paket program dahilinde zıtlıklar, dualite ortamında olmak zorunda, gereği olduğunu, bu ortamda kendi öz benliğimizi, insani hislerimizi yok etmeyip, arınarak tekrar Allah’ın yanına gideceğimizi ve gerçekte dünyada bir an veya bir saat durduğumuzu anlayacağız. Allah katında zaman mekân kavramı olmadığını ve bunu göstereceğini ( nasıl ki uyurken birtakım rüyaları saniyeler içinde yaşıyoruz) ve nasıl ki her canlı ölümü tadacaktır der ayette…
Aslında yok olan bedenli ve beşer olan yanımızdır yani tecrübe için geldiğimiz bu yerde bir maske gibi kullanıp atacağımız bu beden dediğimiz bir tür giysiden başka bir şey değildir. Lakin bizler kendimizi bilmeden çok ehemmiyet veririz. Bedenimizin rahatı için elimizden ne gelirse yapar fakat ruhumuzu unutur emniyete almayız. Oysa ruhumuz bizleri yükseltecek ve yüceltecek onunla ALLAH KATLARINDA ağırlanacağız, onunla semalarda yüzeceğiz, bedenimizi unutup ruhumuza yönelmeli, güzelleştirmeli, milyonlarca yaşayacağımız ölümsüz, ebedi sonsuz bir âleme geri döneceğimiz için…
Aslında madde gözlerle görme olayımız da Allah’ın dilemesi ile ışık ve frekans algısıyla beynimizdeki karanlık dar bir alanda gerçekleşmekte Allah’ın izniyle bizler bu şekilde ekranımıza düşeni seyreder, yaşarız. Kalp gözümüz yani bir de epifiz bezimiz yani 3. gözümüz vardır bu gözümüzle bizler, Allah’a ne kadar yakınlaşırsak o kadar her şeyi daha iyi kavrar idrak ederiz. Neyin gerçek neyin simülasyon, illüzyon, rüya olduğunu anlamaya başlarız inşallah.
Dünya yaşamı gelip geçici bir sahnede ibarettir, bedenler, gözler, akıl, düşünce, bilinç yalnızca biz bu nimetlerle burada neler yapıyoruz nasıl bir yol çiziyoruz bu önemlidir bizler için bu bilinci idrak etmek ve gerekirse yolumuzu değiştirip sıratel müstekime dönebilmek… Dünyadaki asıl olan gerçeği, başarının ne olduğunu akıl nimetiyle keşfedip bu yolculuğa baş koymak kendinin hiç ölmeyecek olan yanını ortaya çıkarmak… ve Allah’a verdiğimiz sözü unutmamak. Bizler bu dünya fanusundan, kozasından, larvadan çıkar gibi kelebek olarak çıkmalıyız… Engin ve sonsuz zengin olan, sınırsız, limitsiz güzelliklere yelken açmalıyız…
SEVGİLERİMLE…
Yazan… Şükran ARTAR
>