Cuma Hutbesi 17 Nisan 2020 “Aile: Huzur ve Güven Kaynağı”
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından alınan karar doğrultusunda her hafta farklı bir camide cuma hutbesi okunuyor.
17 Nisan 2020 Diyanet Cuma Hutbesi yayımlandı. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından alınan karar doğrultusunda her hafta farklı bir camide cuma hutbesi okunuyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Cuma Hutbesi açıklandı mı? Hutbe konusu belli oldu mu? 17 Nisan 2020 Cuma hutbesi nedir? Bu ve buna benzer soruları merak edilirken, arama motorlarında araştırılırken Diyanet tarafından Türkiye genelinde okunacak olan Cuma Hutbesi’nin konusu belli oldu. İşte tüm detaylar…
Cuma Hutbesi 17 Nisan 2020
Bu Hafta konusu “Aile: Huzur ve Güven Kaynağı” olan Cuma Hutbesini sitemiz üzerinden Hutbeler bölümünde bulabilirsiniz
17.04.2020 tarihli Cuma Hutbesi Türkçe, Arapça, İngilizce, Almanca metni, okunuşu ve PDF Formatında indir
HAFTANIN HUTBESİ
Tarih: 17.04.2020
AİLE: HUZUR VE GÜVEN KAYNAĞI
Muhterem Müslümanlar!
İnsanoğlunun yeryüzündeki hayatı aile olarak başlamıştır. Hz. Âdem ve eşi Hz. Havva, insanlığın ilk ailesini oluşturmuştur. İnsanoğlu, fıtratı gereği, aile içinde ve sevdikleriyle birlikte yaşamak ister. Hepimiz, hayatımızın ilk gününden son nefesimize kadar huzurlu bir aile yuvasına ihtiyaç duyarız. Anne babamızın ilgisiyle, eşimizin desteğiyle, çocuklarımızın neşesiyle hayata bağlanırız. Ailemiz, boşluğu asla doldurulamayan en kıymetli hazinemizdir. Rabbimizin eşsiz kudretiyle bizlere lûtfettiği değerli bir nimettir. Dünyada mutluluk, ahirette kurtuluş vesilemizdir.
Aziz Müminler!
Nikâh, bir erkek ve bir kadının sevgi ve saygıyla, adalet ve merhametle hayatı paylaşmak üzere sözleştikleri mukaddes bir bağdır. Nikâh ile kurulan yuvada eşler, vefakârlık ve fedakârlıkla birbirini tamamlar. Onur ve haysiyetlerini muhafaza eder. Sadakat ve güvene dayanan aile ilişkileri geliştirir. Maddi ve manevi her türlü sıkıntıyı birlikte göğüsler. İyilikte yardımlaşır, kötülüğe birlikte engel olur. Mutlu günlerde sevinci, zor ve kederli günlerde acıyı paylaşır.
Kıymetli Müslümanlar!
Yüce Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de ailenin varlığını kendi varlığının ve kudretinin delillerinden biri olarak beyan eder. Huzurlu bir yuvanın ancak sevgi ve merhametle kurulabileceğini bize öğretir. Nitekim hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede şöyle buyurur: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[1]
Değerli Müminler!
Mutlu yuva, hiçbir sıkıntının ve anlaşmazlığın yaşanmadığı mükemmel aile demek değildir. Aksine mutlu yuva, yaşadığı sorunların farkında olan ve bunları en doğru şekilde çözebilmek için hep birlikte gayret gösteren aile demektir.
Gerçek anlamda mutlu bir ailede, sağlıklı iletişim hâkimdir. Aile fertleri birbirlerine karşı saygılı, anlayışlı, özverili ve insaflı davranırlar. Birbirlerinin haklarını ihlal ve kendi sorumluluklarını ihmal etmeden yaşarlar. Asla şiddete başvurmadan, kırmadan, incitmeden iletişim kurmak için gayret gösterirler.
Aziz Müslümanlar!
Aileyi ayakta tutan değerlerin başında sevgi gelir. Sevginin kıymetini bilen ve sevgiyi yaşatmak için emek veren bireyler, sağlıklı aileler kurar. Zira sevgi, gönüllerimizin huzuru, kalplerimizin süruru, dertlerimizin ilacıdır.
Sevginin değer olarak benimsendiği bir ailede, büyük-küçük, kadın-erkek herkes birbirinin varlığına saygı duyar. Saygılı olmanın, birbirini anlamak ve anlaşmak için en doğru yol olduğunu bilir. Sorunlarını karşılıklı konuşmayla, akl-ı selimle ve suhuletle çözer. Kendisi gibi başkalarının da hata ve zaafları olabileceğini, gerektiğinde sabretmenin ve affetmenin bir erdem olduğunun farkına varır.
Muhterem Müminler!
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar. Yoksa şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”[2] Mümin, bu ayet-i kerimenin gereği olarak hayatının her alanında olduğu gibi aile hayatında da nezaket dilini kullanır. Ailesinde iyilik ve güzelliğin çoğalması için gayret eder. Zira mümine yakışan, başta ailesi olmak üzere, herkesle iyi ilişkiler kurmaktır. Dostluk ve ülfete, adalet ve merhamete dayalı bir hayat görüşü inşa etmektir. Bu yüzden Peygamberimiz (s.a.s), mümini şöyle tarif etmektedir: “Mümin cana yakındır. İnsanlarla yakınlık kurmayan ve kendisiyle yakınlık kurulamayan kimsede hayır yoktur.”[3]
Değerli Müslümanlar!
Her yeni gün bazen huzur bazen de hüzünle doğar. Kimi zaman öncelikler ve ihtiyaçlar sebebiyle ailede olumsuzluk yaşanır. Bazen hayat meşgalesi içinde eşler birbirlerine göstermeleri gereken ilgiyi, nezaketi, hoşgörüyü ve anlayışı ihmal eder. Sağlıkla, geçim derdiyle, çocuklarla aslında ilâhî bir imtihandan geçen aile, zor zamanlar yaşar. Ancak ne olursa olsun, darlıkta da bollukta da asla haksızlığa, zulme ve şiddete izin vermemek Müslüman’ın görevidir. Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır ve imtihanlar elbirliği ile aşılır. Nihayetinde güler yüzümüzü, güzel sözümüzü ve iyi davranışlarımızı en çok hak eden ailemizdir.
Aziz Müminler!
İçinde bulunduğumuz süreç hepimize zor, bunaltıcı ve gergin günler yaşatıyor. Salgın hastalığın yayılmaması için vaktimizi büyük ölçüde evlerimizde geçiriyoruz. Bu süreç sabrımızı ve irademizi deniyor, sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini bir kere daha hatırlatıyor. Ancak bütün olumsuzluklarına rağmen, böyle bir sınav bizim için nice hayırlar barındırabilir. Nitekim Yüce Rabbimiz bir ayette şöyle buyuruyor: “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[4]
Muhterem Müslümanlar!
Bugünlerde gönlümüzce evden çıkamamanın, camiye gidememenin, cemaatle namaz kılamamamın hüznünü hissediyoruz. Minarelerden yükselen ezan ve dualarla teselli bulmaya çalışıyoruz. “Bu da geçer yâ Hû” diyoruz. İnşallah bugünler geçecek, hep birlikte camilerimizde omuz omuza, Rabbimizin huzurunda ibadet edeceğiz. Ancak o vakte erişinceye kadar evlerimizi mescide çevirebiliriz. Çoluk çocuğumuzla birlikte cemaat halinde namazlarımızı eda edebiliriz. Rabbimizin, “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.”[5] emrini hayatımıza daha büyük bir hassasiyetle aktarabiliriz.
Yine bu süreçte okullarına hasret kalan çocuklarımız, günlerinin tamamını evde geçiriyor. Uzaktan eğitim vesilesiyle evlerimiz birer eğitim yuvasına dönüştü. Elbette bu süreçte anne-babalar olarak yavrularımızın eğitimi konusunda bize düşen yükümlülükler de var. Birlikte oluşumuzu fırsat bilerek çocuklarımıza daha fazla vakit ayıralım. Dünyalarını keşfetmek ve aramızdaki bağı güçlendirmek için onlarla sohbet edelim. Sorularını itinayla cevaplayalım, kitabın değerini ve bilginin kıymetini anlatalım. İlgisizliğimiz sebebiyle çocuklarımızı sanal âleme mahkûm etmeyelim. En verimli çağlarının ekran önünde heba olmasına fırsat vermeyelim.
Kıymetli Müminler!
Tek olmak, eşsiz olmak Allah’a mahsustur. Kul olarak bizler ise, desteğe, sevgiye, ilgiye, şefkate kısacası bir aileye ihtiyaç duyarız. Unutmayalım ki huzur ve güven önce ailede filizlenecek, oradan topluma ve bütün dünyaya yayılacaktır.
Ailemizin değerini bilelim. Mücadele etmekte olduğumuz salgının, aile içi ilişkilerimize zarar vermesine izin vermeyelim. Ailece birlik ve beraberliğimizi, sabır ve ferasetimizi, umut ve inancımızı canlı tutalım.
Hutbemi Peygamber Efendimizin şu nasihatiyle bitiriyorum: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım.”[6]
[1] Rûm, 30/21.
[2] İsrâ, 17/53.
[3] İbn Hanbel, II, 400.
[4] Bakara, 2/216.
[5] Tâhâ, 20/132.
[6] Tirmizî, Menâkıb, 63.
Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü
İlk Cuma namazı ne zaman kılınmıştır?
İlk Cuma namazı 12 Rebiülevvel 622 yılında kılınmıştır. Peygamber Efendimiz Kuba’ya geldikten sonra Ranuna adı verilen noktada öğle namazı vakti girmişti. Efendimiz de tam bu noktada iki kez hutbe verdikten sonra cemaatine Cuma namazını kıldırdı. Verilen hutbelerde yine toplumsal konular işlendi.
Bu gün, alimlerimiz tarafından Cuma suresinin “Cuma günü namaz için ezan okunduğunda Allah’ı zikretmeye koşun.” ayetinde yer alan zikir ifadesi hutbe olarak tabir edilmektedir. Böylece hutbenin farz olduğuna dair bir fikir birliği sağlanmıştır.
İlgili Konular
- Cuma Namazı Nasıl Kılınır?
- En Yeni ve Güzel Cuma Mesajları
- Cuma Gününün Önemi
- Cuma Günü Okunacak Dualar ve Esmalar