Hucurât Suresi
Kuran-ı Kerim'in 49. suresi olan Hucurât Suresi, Medine'de nazil olmuştur ve 18 ayettir. Hucurât Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali
Kuran-ı Kerim’in 49. suresi olan Hucurât Suresi, Medine’de nazil olmuştur ve 18 ayettir. Hucurât Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali
Hucurât Suresi; Medine döneminde inmiştir. 18 âyettir. Sûre, adını dördüncü âyette geçen “Hucurât” kelimesinden almıştır. Hucurât odalar demektir. Burada Hz. Peygamber’in aile efradıyla birlikte ikamet ettiği odalar kastedilmektedir.
Hucurât Suresi
Hakkında Bilgi
Sure ismini, 4. ayette geçen “hucurat” kelimesinden almaktadır. “Odalar” anlamına gelen hucurat kelimesi, söz konusu ayette, peygamberimizin Mescid-i Nebi’deki evi olarak kullandığı odalara işaret etmektedir. 18 ayetten oluşan sure, Medine’de, Mücâdele suresinden sonra inmiştir. Kuran-ı Kerim’deki resmi sırası itibarıyla 49.suredir. Nüzul sırasına göre ise 105. suredir.
Hucurat Suresi Anlamı ve Fazileti
Her kim Hucurat suresini zikrederse, Allahü Teala’ya ibadetlerini gerçekleştiren ve gerçekleştirmeyen kişilerin hepsi kadar sevap kazanır,
Hucurat suresi bir kağıda yazılarak zemzem suyunun içine atılıp içilirse, Emziren kadınların sütü artar,
Hamile (gebe) bir bayan hucurat suresini yanında bulundurursa, bebek gelecek tüm tehlikelerden Allah’ın izniyle uzak tutulur.
Bedensel Rahatsızlıkları olan müminler, sureyi 7 defa okusun..
Hucurat Suresi Latin Harf Okunuşu Ve Türkçe Meali
Bismillâhirrahmânirrahîm
Hucurât Suresi 1. Ayet: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm(alîmun).
Anlamı: Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Allah’ın ve O’nun Resûl’ünün önüne geçmeyin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Muhakkak ki Allah; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Hucurât Suresi 2. Ayet: Ya eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve lâ techerû lehu bil kavli ke cehri ba’dıkum li ba’dın en tahbeta a’mâlukum ve entum lâ teş’urûn(teş’urûne).
Anlamı: Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Seslerinizi peygamber’in sesi’nden fazla yükseltmeyin. Ve o’na sözü, birbirinize bağırdığınız gibi bağırarak söylemeyin. Siz farkında olmadan amelleriniz heba olur.
Hucurât Suresi 3. Ayet: İnnellezîne yeguddûne asvâtehum inde resûlillâhi ulâikel lezînemtehanallâhu kulûbehum lit takvâ lehum magfiretun ve ecrun azîm(azîmun).
Anlamı: Allah’ın Resûl’ünün yanında seslerini alçaltanlar; işte onlar, Allah’ın takva için kalplerini imtihan ettiği kimselerdir. Onlar için mağfiret ve büyük ecir vardır.
Hucurât Suresi 4. Ayet: İnnellezîne yunâdûneke min verâil hucurâti ekseruhum lâ ya’kılûn(ya’kılûne).
Anlamı: Muhakkak ki sana odaların dışından seslenenlerin çoğu akıl etmezler.
Hucurât Suresi 5. Ayet: Ve lev ennehum saberû hattâ tahruce ileyhim le kâne hayren lehum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).
Anlamı: Ve eğer onlar, sen onların yanına çıkıncaya kadar sabretselerdi, mutlaka onlar için daha hayırlı olurdu. Ve Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.
Hucurât Suresi 6. Ayet: Yâ eyyuhellezîne âmenû in câekum fâsikun bi nebein fe tebeyyenû en tusîbû kavmen bi cehâletin fe tusbihû alâ mâ fealtum nâdimîn(nâdimîne).
Anlamı: Ey âmenû olanlar! Eğer bir fasık size bir haber getirirse, o zaman araştırın. Yoksa cahillikle bir kavme kötülük edersiniz de sonra yaptığınız şeye pişman olursunuz.
Hucurât Suresi 7. Ayet: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anittum ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).
Anlamı: Ve aranızda Allah’ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.
Hucurât Suresi 8. Ayet: Fadlen minallâhi ve ni’meh(ni’meten), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun).
Anlamı: (Bu) Allah’tan bir fazl ve ni’mettir. Ve Allah; Alîm’dir, Hakîm’dir.
Hucurât Suresi 9. Ayet: Ve in tâifetâni minel mû’mînînektetelû fe aslihû beyne humâ, fe in begat ihdâhumâ alel uhrâ fe kâtilûlletî tebgî hattâ tefîe ilâ emrillâh(emrillâhi), fe in fâet fe aslihû beynehumâ bil adli ve aksitû, innallâhe yuhıbbul muksitîn(muksitîne).
Anlamı: Ve eğer mü’minlerden iki grup savaşırlarsa, o zaman ikisinin arasını düzeltin. Fakat, eğer ikisinden biri diğerine saldırırsa, o taktirde saldıran grupla Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın. Bundan sonra eğer dönerse, böylece ikisinin arasını adaletle düzeltin, (onlara) adil davranın (diğerine zulmetmeyin). Muhakkak ki Allah, adaletle davrananları sever.
Hucurât Suresi 10. Ayet: İnnemel mû’minûne ihvetun fe aslihû beyne ehaveykum vettekûllâhe leallekum turhamûn(turhamûne).
Anlamı: Mü’minler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Ve Allah’a karşı takva sahibi olun. Umulur ki, böylece siz rahmet olunursunuz.
Hucurât Suresi 11. Ayet: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ yeshar kavmun min kavmin asâ en yekûnû hayren minhum ve lâ nisâun min nisâin asâ en yekunne hayren minhunn(minhunne), ve lâ telmizû enfusekum ve lâ tenâbezû bil elkâb(elkâbi), bi’sel ismul fusûku ba’del îmân(îmâni), ve men lem yetub, fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).
Anlamı: Ey âmenû olanlar! Bir kavim, (başka) bir kavimle alay etmesin. Belki onlar (alay edilenler) diğerlerinden daha hayırlıdır. Ve kadınlar da diğer kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden (diğerleri) daha hayırlıdırlar. Ve birbirinizi ayıplamayın. Kötü lâkaplarla çağırmayın. Îmândan sonra fasık isimler ne kötü. Ve kim tövbe etmezse, işte o zaman onlar zalimdirler.
Hucurât Suresi 12. Ayet: Yâ eyyyuhellezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûh(kerihtumûhu), vettekullâh(vettekullâhe), innallâhe tevvâbun rahîm(rahîmun).
Anlamı: Ey âmenû olanlar! Zandan çok sakının. Muhakkak ki bazı zanlar günahtır. Ve tecessüs etmeyin (merak edip insanların hatalarını araştırmayın). Sizin bir kısmınız diğerlerinin dedikodusunu yapmasın. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Elbette ondan tiksinirsiniz. Ve Allah’a karşı takva sahibi olunuz. Muhakkak ki Allah, tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.
Hucurât Suresi 13. Ayet: Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun).
Anlamı: Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yarattık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki Allah’ın indinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefli olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.
Hucurât Suresi 14. Ayet: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Anlamı: Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah’a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah’a ve O’nun Resûlü’ne itaat ederseniz (Allah’a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur’dur, Rahîm’dir.”
Hucurât Suresi 15. Ayet: İnnemel mû’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).
Anlamı: Mü’minler ancak onlardır ki, Allah’a ve O’nun Resûlü’ne îmân ettiler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.
Hucurât Suresi 16. Ayet: Kul etualli mûnallâhe bi dînikum vallâhu ya’lemu mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Anlamı: De ki: “Dîninizi Allah’a mı öğretiyorsunuz? Ve Allah, göklerde ve yerde olanı bilir. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.”
Hucurât Suresi 17. Ayet: Yemunnûne aleyke en eslemû kul lâ temunnû aleyye islâmekum, belillâhu yemunnu aleykum en hedâkum lil îmâni in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
Anlamı: Teslim olmaları ile seni minnette bırakmak istiyorlar. De ki: “Sizin İslâmiyet’inizle beni minnet altında bırakmayın.” Hayır, bilâkis, sizi îmâna ulaştırarak Allah sizi minnettar kılar, eğer siz sadıklarsanız.
Hucurât Suresi 18. Ayet: İnnallâhe ya’lemu gaybes semâvâti vel ard(ardı), vallâhu basîrun bimâ ta’melûn(ta’melûne).
Anlamı: Muhakkak ki Allah, göklerin ve yerin gaybını bilir. Ve Allah yaptıklarınızı görendir.
İlgili Diğer Konular
- Kuran-ı Kerim Sureler
- Kuran-ı Kerim Hakkında Bilgi
- Kur’ân-ı Kerim Nüzul (İniş) Sırasına göre Sureler
- Hucurat Suresi 6. Ayet iniş sebebi
- Fâtır Suresi 29 ve 30. Ayetleri
- Fatiha Suresi
- Bakara Suresi Faziletleri
- Kısa Namaz Sureleri
- Kuran-ı Kerim’de Geçen Şifa Ayetleri
- İslam Dininin İnanç Esaslarını Konu Alan Ayetler
Nukteler.com Facebook’ta!