Hüsnü Bayram Ağabey’den “Mevlid-i Şerif” Mektubu
Bediüzzaman Hazretleri Said Nursi'nin talebesi olan Hüsnü Bayram Ağabey'in yayımladığı Mevlid-i Şerif, Mevlid Kandili Mektubu ve Tebriği
Bediüzzaman Hazretleri Said Nursi’nin talebesi olan Hüsnü Bayram Ağabey’in yayımladığı Mevlid-i Şerif, Mevlid Kandili Mektubu ve Tebriği
Hüsnü Bayram Mevlid Kandili münasebetiyle yayımladığı Mevlid-i Şerif Mektubu
باسمه سبحانه
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvelâ: Mevlid-i Şerifi’nizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Ve muvaffakıyetinizi ve Nurların fevkalâde te’sirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz. Ve Nurcuları tebrik ediyoruz. (Emirdağ Lâhikası-2, 75)
Saniyen: Bir kaç haftadan beri bulunduğumuz Güney Amerika hizmetlerinin tesanüd, uhuvvet, muhabbet ve ittihad ile devamını Üstadımızın şu müjdesi ile “asıl insaniyet-i kübra olan islamiyet semay-ı müstakbelde ve Asya’nın cinanı üzerinde bulutsuz güneş gibi pertevefşan olacaktır” (Muhakemat) müşahede ediyoruz. Brezilya, Arjantin, Şili, Peru, Ekvator, Kolombiya, Bolivya, CostaRika medreselerinden gelen kardeşlerimizin anlattıkları hidayet haberleri, açılan medreseler, neşriyat ve tercüme hizmetlerini tebrik ediyoruz.
Üstadımızın “Risaletu’n Nur şakirdlerinin taifesi ahirzamanda o taifey-i kübray-ı azamın ahirlerinde bir hizb-i makbul olacağını işaret eder” beşaretini ve şu gelen mühim lahikayı bu müjdeler muvacehesinde mütala ediyoruz ; “Hem Hâfız Ali’nin, Sav gibi yerler, karyeler ve Isparta birer medrese-i Nuriye hükmüne geçmesi ve Risale-i Nur’un sâdık şâkirdleri hârikulâde olarak günden güne yükselmeleri ve tenevvür etmeleri, bizleri, belki Anadoluyu, belki âlem-i İslâmı mesrur ve müferrah eden bir hakikatlı haber telâkki ediyoruz.
Âhir fıkrasında, Muhbir-i Sâdık’ın haber verdiği “Mânevî fütuhat yapmak ve zulümatı dağıtmak zaman ve zemin hemen hemen gelmesi” diye fıkrasına, bütün ruh u canımızla rahmet-i İlâhiyeden niyaz ediyoruz; temenni ediyoruz. Fakat biz Risale-i Nur şâkirdleri ise, vazifemiz hizmettir, vazife-i İlâhiyeye karışmamak ve hizmetimizi onun vazifesine bina etmekle bir nevi tecrübe yapmamak olmakla beraber; kemiyete değil, keyfiyete bakmak; hem çoktanberi sukut-u ahlâka ve hayat-ı dünyeviyeyi her cihetle hayat-ı uhreviyeye tercih ettirmeye sevkeden dehşetli esbap altında Risale-i Nur’un şimdiye kadar fütuhatı ve zındıkların ve dalâletlerin savletlerini kırması ve yüzbinler bîçârelerin îmanlarını kurtarması ve herbiri yüze ve bine mukabil yüzer ve binler hakikî mü’min talebeleri yetiştirmesi Muhbir-i Sâdık’ın ihbarını aynen tasdik etmiş ve vukuat ile isbat etmiş ve ediyor, inşâallah daha edecek. Ve öyle kökleşmiş ki; inşâallah hiçbir kuvvet Anadolu’nun sînesinden onu çıkaramaz. (Kastamonu Lâhikası, 107)
Biz de burada bulunan kardeşlerimizin sadakat ve kanaatle devam eden hizmetlerinin ihlas ile intişar ve tealisi için dua ediyoruz.
Salisen; Reis-i Cumhurumuzun emir ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın gayretleriyle neşredilen Risale-i Nur mecmuaları Şarki Anadoluda ortaokul ve liselerin kütüphanelerine gönderilmesi hizmetini tebrike şayan görüyoruz.
Ayrıca Şarktaki Arapça medreselerine tevzi edilen İşaratül İcaz ve Mesnevî-i Nuriye kitaplarının fevkalade ehemmiyet ve sürurla karşılandığı haberlerini memnuniyetle aldık. Oradan muhtelif illerde bulunan Arapça medreselerine ve müderrislerine bilvesile eserler ulaşmış oldu.
Aziz kardeşlerim, Diyanetçe basılan Nurların bu şekilde hizmetlere vesile edilerek alınması, tevzii sadakay-ı makbule olarak Anadolumuzdan ve bilhassa Şark’tan maddi manevi musibetleri defetmesini Cenab-ı Hak’tan miyaz ediyoruz.
Rabian: Risaleti’n-Nur, gerçi umuma teşmil suretiyle değil fakat her halde hakikat-ı İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velâyet ve esas-ı takva ve esas-ı azîmet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniyye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisatın fetvalarıyle onlar terk edilmez. (Kastamonu Lâhikası, 77)
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin bütün dersleri, ihtarları, ikazları serapa hakikat olduğu gibi meslek ve meşrebine dair Lahikalar da bahusus en son Ankara ziyaretimizde bizlere yazdırttığı son dersinde şahsi, ailevi, dini, siyasi ve içtimai mesaile ait hususlarda fevkalade mühim hakikatleri mündemiçtir.
Ezcümle: o son dersinde;
“Şimdi Allah’a şükrediyoruz ki, siyasî partiler içinde bir parti, bir parça bunu hissetti ki; o eserlerin neşrine mani’ olmadı; hakaik-i imaniyenin dünyada bir cennet-i maneviyeyi ehl-i imana kazandırdığını isbat eden Risale-i Nur’a mümanaat etmedi, neşrine müsaadekâr davrandı; naşirlerine de tazyikattan vazgeçti.
Kardeşlerim! Hastalığım pek şiddetli, belki pek yakında öleceğim veyahut bütün bütün konuşmaktan -bazan men’olduğum gibi- men’ edileceğim. Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ehven-üş şerr deyip bazı bîçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil. Çünki dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; ehven-üş şerr olarak bakınız. Daha a’zam-üş şerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun.” buyurmuşlardır.
Aziz Üstadımız 1957 senesi erken seçimlerinde de sandığa bizzat giderek, sandık başkanından Demokrat Parti mührünü isteyerek alenen ve açıktan reyini kullanmış o vakit o aleni reyi milyonların gönüllerine tesir etmişti. Biz de vatan, millet, islamiyet hesabına ehl-i dalaletin hücumlarına muhatab olan Reis-i Cumhurumuz Receb Tayyib Erdoğan‘ın intihab ettiği namzetleri destekleyecek ve vatan düşmanlarının İnşaaAllah planlarını akim bırakacağız.
Aziz Kardeşlerimiz, bir kısım insanların gelişen hadisat içerisinde memleketimizin maruz kaldığı saldırıları görememeleri veyahut görmezlikten gelmelerini sadece safderunluk ve gaflet değil -Cenab-ı Hak muhafaza etsin- hem memleketimize büyük bir zarar hem zındıkaya bir nevi yardım olacağını ihtar etmeyi bir vazife addediyorum.
Yâ Erhamerrâhimîn; Resûl-i Ekrem’in (A.S.M.) hürmetine, bizi, Onun şefaatine mazhar ve sünnetinin ittibâına muvaffak ve dâr-ı saadette Onun âl ve ashâbına komşu eyle! Âmin.. âmin.. âmin…
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَ سَلِّمْ عَلَيْهِ وَ عَلٰٓى اٰلِهِ وَ صَحْبِهِ بِعَدَدِ حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ الْمَقْرُوئَةِ وَ الْمَكْتُوبَةِ اٰم۪ينَ
Bediüzzaman Said Nursi Hz.’nin Hizmetkarı ve Talebesi
Hüsnü Bayram Abi Mevlid-i Şerif Mektubu
Kaynak: Nurdanhaber.com
[display-posts] >