Mekke’nin Fethi ne zaman ve önemi nedir?
Mekke'nin fethi ne zaman oldu? Fetih tarihi nedir? Mekke Fethi ve önemi hakkında sorularının yanıtları
Mekke’nin fethi ne zaman oldu? Mekke Fetih tarihi nedir? Fetih Öncesi İslamiyet ve Mekke Fethi ve önemi hakkında sorularının yanıtları
Mekke’nin fethi ne zaman ve nasıl gerçekleşti? Müslüman âlemi için önemli olan Mekke fethi miladi takvimde hangi tarihe denk geliyor? 31 Aralık Mekkenin Fethi mi?
Mekke’nin Fethi
Mekke’nin Fethi (Mekke Savaşı olarak da bilinir), kutsal Ramazan ayında gerçekleşen en büyük olaylardan biridir. Bu büyük bir cesaret ve kahramanlık gösterisidir.
İslam tarihi açısından en önemli olaylardan biridir. Mekke’nin fethi Miladi olarak 11 Ocak 630 tarihinde Mekke’de Müslümanlar ile Müşrikler arasında yapılmış ve Müslümanların kesin zaferi ve Mekke’nin alınmasıyla sonuçlanmıştır. (Bazı kaynaklarda bu tarih 11 Ocak 630 olarak geçmekte birlikte Hicri olarak 20 Ramazan 8 yılı Perşembe gününe denk gelir.)
2023 yılı itibariyle Mekke’nin fethinin 1393. Yıldönümü kutlanıyor.
Fetih Tarihi
- Mekke’nin Fethi, Hicri olarak (Hicretten 8 yıl sonra) 630 yılında Ramazan ayının 20. günü gerçekleşti.
- Peygamber Efendimiz 630 yılı Ramazan ayının 10. günü 12 bin kişilik büyük bir ordu ile Medine’den çıktı ve gizlice Mekke şehrini kuşattı.
- Ramazan Ayının 20 günü ise Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v) İslam ordusunu 4 kola ayırarak Mekke’ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid’in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü.
- Aynı gün İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav), Mekke’ye girerek Mekke’yi fethetmiş oldu.
Not: Mekke fethi tarihi en doğru olarak Hicri takvime göre hesaplanmaktadır. Miladi takvime göre çevirildiği zaman her sene farklılık göstereceğinden her yıl Ramazan Ayının 20. günü Mekke Fethi yıl dönümü olacaktır.
Ülkemizde son yıllarda Mekke’nin fetih tarihi 10 gün önceye çekilerek Miladi 31 Aralık – 1 Ocak’ta kutlanmaya başlandı. Mekke’nin fethi, tarihi kaynaklara göre; Hicrî takvime göre 20 Ramazan 8’de yani Hicretin 8. yılı gerçekleşmiştir. Bu Hicri tarih Milâdî takvime göre 11 Ocak 630 tarihine denk gelir.
Tarih: 20 Ramazan 630 (Hicri Takvim)
Bölge: Mekke
Sonuç: Müslümanların kesin zaferi, Mekke’nin alınması.
Mekke’nin bilinen en eski ismi Bekke (Arapça: بَـكَّـة)’dir. Hz. İbrahim zamanında şehrin adı olduğu varsayılır. Kur’an-ı Kerim, Al-i İmran Suresi’nin 96. ayetinde şehre Bakke olarak atıfta bulunur.
İnne evvele beytin vudi’a linnâsi lelleżî bibekkete mubâraken vehuden lil’âlemîn(e)
“Muhakkak ki, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.” (Âl-i İmrân 96. Ayet)
Fetih Öncesi İslamiyet’in İlk Savaşları
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), peygamber olduğu andan itibaren İslamiyet’i yaymak adına pek çok faaliyette bulundu.
İlk zamanlar, İslam çağrılarını gizli yapan Peygamber Efendimiz, zamanla bu çağrısını Mekke’nin geneline yaydı ve Mekkeli müşriklerin büyük tepkisiyle karşılaştı. Bu dönemde Ümeyyeoğulları ve Mahzûmoğulları kabilelerinin tepkisiyle Müslümanlardan bazıları Habeşistan’a göç ettiler.
622 tarihinde ise, Hz. Peygamber ve Mekke’deki tüm Müslümanlar, Medine’ye hicret etmek zorunda kaldılar. Bu göç, tarihe “Hicret” ismiyle geçti.
Hicret’ten sonra Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasındaki kavga devam etti. Mekkeliler, Medine’den Mekke’ye giden ticaret kervanlarını yağmalayınca iki taraf arasında savaşlar yaşandı. Bedir Savaşı (624), Uhud Savaşı (625), Hendek Savaşı (626) savaşlarının ardından Medineliler, Hudeybiye Antlaşmasıyla Müslümanların varlığını tanımak zorunda kaldılar.
Hudeybiye Antlaşması
Hicret’ten sonra Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasındaki antlaşmadır. Hz. Peygamber (sav) ve ashabının Kabe’yi ziyaret maksadıyla Mekke’ye gitmek istemeleri ve bunun müşrikler tarafında engellenmesi üzerine çıkan olaylardan sonra Müslümanlar ile Mekke’li müşrikler arasında Hudeybiye Antlaşması yapılmıştır.
Ancak bu antlaşmaya rağmen Mekkeli Kureyşlilerin müttefiki olan Beni Bekir kabilesi bu antlaşmaya aykırı biçimde, Müslümanların himayesindeki Huzaa kabilesine saldırdı.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Mekke’ye haber göndererek, öldürülenlerin kan bedellerinin ödenmesini veya Beni Bekir kabilesiyle olan ittifakın sonlandırılmasını, aksi halde Hudeybiye Antlaşması’nın bozulmuş sayılacağını ve savaşa mecbur kalacaklarını bildirdi.
Bunun üzerine Mekkeliler, Peygamber Efendimiz’in teklifleri reddettiler ve harbe hazırlanacaklarını bildirdiler. Mekkeliler daha sonra fikir değiştirip Ebu Süfyan’ı Müslümanları bir barışa ikna etmesi için Medine’ye gönderdiler. Ancak görüşmelerden de hiçbir netice alınamadı.
Mekke Fethi Nedir?
Peygamber Efendimiz (sav), Mekke’nin kan dökülmeden fethedilmesini istiyordu. Bu amaçla Hicretin 8. yılı olan 630 yılında (Miladi 1 Ocak 630), Hicri Ramazan ayının 10. günü 10-12 bin kişilik büyük bir ordu ile Medine’den çıktı ve gizlice Mekke şehrini kuşattı.
Bu bağlamda Buhari, İbn Abbas’tan (RA) şöyle rivayet etmiştir:
“Resûlullah (s.a.v.) Ramazan ayında sefere çıktı ve ‘Usfan’a varıncaya kadar oruç tuttu, sonra bir tas su istedi ve insanlar kendisini görsünler diye gündüz vakti onu içti ve orucunu bozdu. Mekke’ye varıncaya kadar orucunu bozdu. Nihayet Mekke’ye geldi. Bu, ramazân ayında idi.”
İbn Abbas, “Allah’ın Resulü yolculukta oruç tutar ve bazen tutmazdı, bu yüzden (seyahatlerde) oruç tutulur veya tutulmaz” derdi (Sahih Buhari: 4279) .
20 Ramazan’da Hz. Muhammed (s.a.v) ordusunu 4 kola ayırdı ve ordusuna şu emri verdi:
“Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmaya girmeyeceksiniz, hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz.”
Hz. Paygamber (s.a.v) hareket emri verdi ve Fetih Suresi‘ni okuyarak Mekke’ye girdi. 3 kol herhangi bir direnişle karşılaşmazken Halid bin Velid’in komutasındaki 4. kol, İkrime bin Ebu Cehil önderliğindeki küçük bir saldırıyı geri püskürttü.
Mekke kan dökmeden teslim oldu.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav), Mekke’ye girer girmez genel af ilan edildiğini bildirdi. Ebu Süfyan’a bildirdiği şekilde, kimseye dokunulmayacağını ilan etti. Ardından içerisinde 360 put bulunan Kâbe’ye yöneldi. İsra Suresi’nin 81. ayetini okuyarak putları birer birer devirdi. Daha sonra da beraberindeki Müslümanlarla Kabe’yi tavaf etti.
Ve de ki: “Rabbim, beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” De ki: “Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” (İsra Suresi 80-81)
Şüphesiz, sana Kur’an’ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir… (Kasas Suresi, 85)
Mekke Fethi Önemi
Mekke günümüz Suudi Arabistan ülkesinde ve ülkenin Hicaz eyaletinde bulunuyor. Arapça Makkah, kadim Bakkah (Bekke), şehir, batı Suudi Arabistan, Kızıldeniz kıyısının iç kesimlerinde, Sarat Dağları’nda yer alır. Müslüman şehirlerin en kutsalıdır. İslam’ın kurucusu Muhammed, Mekke’de doğdu ve Müslümanlar günde beş kez namaz kılarken kıble olarak bu dini merkeze yönelirler.
İslam dininde en kutsal yerdir. Çünkü İslam’ın Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in memleketi ve Allah’ın kendisine kutsal kitapı Kuran-ı Kerm’i vahyettiği beldedir. Dolayısıyla Mekke, 1400 yıldır Müslümanlar için en önemli dini mekân olmuştur.
Mekke’nin Fethi İslam tarihinin en önemli olayıdır. Bu fetihle birlikte hem Mekke’nin içi hem de çevresi putlardan temizlendi; Kureyş’in kalpleri de şirkten arındı ve Allah’ın birliğinin nuruyla lekesiz hale geldi.
Mekke’nin fethi İslam’ın yayılmasına nasıl yardımcı oldu?
Fetih, Hz. Paygamber (s.a.v)’in takipçileri ile Kureyş kabilesi arasındaki savaşların sonunu işaret etti. Mekke Fethiyle birlikte Arabistan Yarımadasında Allah’a şirk koşan toplulukların ve cemiyetlerin varlığı sona ermiştir. Kabe ve civarı putlardan temizlenmiştir. Tevhid inancı kesin bir şekilde hakimiyetini ilan etmiştir.
Mekke’nin fethi ile birlikte Arabistan yarımadasında ilk İslam Devleti kurulmuştur. Bundan sonda da İslamiyet hızla yayılmaya başlamıştır.
Peygamberimizin parlak mazisi, güzel ahlâkı, doğruluğu ve dürüstlüğü, ailesi ve genel olarak akrabaları tarafından çok iyi bilinmekte ve bütün yakınları, onun şerefli bir hayat sürdüğünü ve hiçbir günah işlemediğini biliyordu. Bu nedenle, genel ziyaretinin ilk gününden itibaren, Benî Hâşim (Hâşimoğulları) ailesinin hemen hemen tüm üyeleri, Hz. Peygamber’in çağrısına cevap verdi ve bir mumun etrafındaki pervaneler gibi onun etrafında toplandı.
Peygamber Efendimizin (S.A.V) Fetih Hutbesi
Mekke’nin fethinden sonra Kabe-i Muazzama putlardan temizlendi. Bütün halk Kabe’nin etrafında toplanmıştı.
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve selem) üç kere tekbir getirip, Allahu Teala’ya hamd ü senada bulunduktan sonra şöyle bir hutbe okudular:
Fetih Hutbesi
“Allah birdir. Ondan başka ilah yoktur. O’nun şeriki (ortağı) ve naziri (benzeri) yoktur. O Allahü Teala, va’dini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Aleyhimize toplananları yalnız başına hezimete uğrattı. Cahiliyete ait bütün gururlar, büyün kan ve mal davaları ayaklarımın altındadır. Onları mahvediyor, kaldırıyorum.
Ey Kureyş cemaati! Allahü Teala Hazretleri cahiliyet gururlarını, geçmişler ile gururlanmayı sizden uzaklaştırmış ve kaldırmıştır. Büyün insanlar Âdem’dendir. Âdem de topraktandır. Nitekim Allahü Teala buyuruyor ki – mealen – ‘Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ta ki tanışasınız diye. Allah’ın nazarında en ekreminiz , en şerefliniz Allahtan en çok korkanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır.’ (Hucurat Suuresi 13. Ayet) Muhakkak ki Allah ve Resulü insanı sarhoş eden şeyleri haram kılmıştır.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve selem), bu hutbesiyle Allah’ın birliğini, hak dinin esaslarını, insanlar arasında denklik ve mü’minler arasında kardeşlik olduğunu ilan etti. Bu hutbesinden sonra “Ey Kureyş cemaati’! Ey Mekkeliler! Ne dersiniz? Şimdi hakkınızda benim ne yapacağımı sanırsınız? Benden ne beklersiniz?” diye sordu.
Bütün Kureyş reisleri korkularından önlerine bakıyorlardı.
“Biz senden hayır ve iyilik bekleriz. Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin. Kerem sahibi bir kardeş oğlusun.” dediler.
Resül-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve selem): “Benim halimle, sizin haliniz, Yusuf Aleyhisselam’ın kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Yusuf Aleyhisselam’ın kardeşlerine dediği gibi ben de size: ‘Bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah sizi mağfiret etsin, O merhamet edenlerin en merhametlisidir.’ (Yusuf Suresi 92. ayet) diyorum, hepinizi affettim.” buyurdular ve Kureyş hakkında umumi bir af ilan etti.
Kaynak: Siyer-i Nebi – Muhtasar İslam Tarihi
Bu yazılarda ilginizi çekebilir;
- Hicret Nedir ve Ne Zaman Gerçekleşti?
- Hicretin İslam’a Etkisi ve Önemi
- Peygamber Efendimizin Kronolojik Hayatı