Nasuh Tövbesi Hikayesi nedir? Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevi adlı eserinde yer alan Nasuh Tevbesi hikayesi
Gündem konuları arasında ve yakın zamanda medyada yer alan Nasuh tövbesi nedir? İslam dinine göre Nasuh Tevbesi ne demek? Peki Nasuh kimdir? Nasuh Tevbe edince ne olur? Mevlânâ’nın Mesnevisinde geçen Nasuh’un Tövbesi Hikayesi, tamamını bazı kelimeleri sadeleştirerek bu yazımızda sizlerle paylaşıyoruz.
Nasuh tövbesi hikayesi nedir?
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevi adlı eserinde geçen bu hikâyede, samimi bir tövbenin nasıl olması gerektiğini akılda kalıcı bir örnekle ortaya konmaktadır. Mesenevi’de hikaye şeklinde anlatılan bu beyitler aralarda yine Mevlânâ Hazretlerinin özlü sözleri ve nasihatleriyle süslenmiştir. Hikayede bir çok hikmet, öğüt ve tavsiyeler bulunmaktadır.
Mevlânâ’nın Mesnevi-i Şerif 5. Cildinde geçen Nasuh’un Tövbesi bölümü, o zamanın diliyle yazılmış günümüzde farklı kaynaklar tarafından tercüme edilmiştir.
Mevlana’nın Mesnevi’si beyitler şeklindedir. 2225.beyit ile 2325. beyitler arasında geçen Nasuh Tevbesi Hikayesi veya Nasuh’un Tövbesi
Hikayeyi okurken o zamanın ve Mevlânâ’nın ifadelerin anlamaya çalışmak, farklı manalar yüklememek gerekir.
Kuran’da Nasuh Tövbesi geçen ayet
Kuran-ı Kerim‘de Tahrim suresi 8. ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;
“Ey iman edenler, Allah’a nasuh tövbesiyle, yani son derece samîmî bir şekilde tövbe ediniz.”
Mesnevi-i Şerif 2225-2325. Beyitler
Allah, kötülüklerini iyiliğe çevirir. Geçmişteki bütün suçların ibadet olur. Hocam Nasuh tövbesine sarıl, canla başla buna çalış. Bu Nasuh tövbesini sana anlatayım, dinle. İnanmışsın ama yeniden inan!
Süt, memeden çıktı mı bir daha dönüp memeye giremez. Nasuh tövbesi de böyledir. İnsan, bir suçtan tövbe etti mi bir daha o suçu aklına bile getirmez, değil ona rağbet etmek, her an ondan nefreti artar. O nefret, tövbenin kabul edildiğine işarettir. O istek, önce lezzetsiz bir hale geldi, sonradan da istek yerine bu nefret geçti.
Nitekim “Aşkı, başka bir aşktan başkası getiremez, neden o sevgiliden güzel bir sevgiliye âşık olmuyorsun?” demişler. İnsanın gönlü, tövbeden yine o suça meylederse bu meyil, tövbenin kabul ” edilmediğine, kabul lezzetinin o suçun yerine geçmediğine delildir.
Yani “Kolay ibadetleri ona kolaylaştırırız” hükmü zahir olmamıştır, onda hâlâ “Güç şeyleri, kötülükleri, ona kolay gösteririz” hükmü vardır.
Nasuh Tevbesi Hikayesi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevi-i Şerif 5. Ciltte yer alan aslı Osmanlıca olan bir bölümden tercüme edilmiş hali ile alıntıdır.
Nasuh Tövbesi Hikayesi
Nasuh’un Tövbesi
Bundan yıllar önce Nasuh adında bir adam vardı. Yüzü, kadın yüzüne benzerdi. Yüzünde tüy, kıl yoktu. Erkekliğini daima gizlerdi.
Kadınlar hamamında tellâklık ederdi. Kötülükle, hilede pek çevikti. Yıllarca tellâklık etti, kimse onun halinden, sırrından bir koku bile almadı. Çünkü sesi de kadın sesine benziyordu, siması da kadın yüzüne.
Fakat şehvette pek yüceydi, pek uyanıktı. Çarşaf giyer, başını örter, peçe takardı. Fakat şehvetli ve azgın bir gençti. Bu suretle padişahların kızlarını bile güzelce keseler, ovar, yıkardı.
Tövbe etmekte, ayak diremeye çalışmaktaydı. Fakat kâfir nefis, tövbesini bozdurup dururdu.
Ariften yardım, dua istemesi
O kötü işli herif, bir arifin yanına gidip ‘Beni duada an’ diye yalvardı. O arif kişi onun sırrını anladı ama Allah’ın hilmi gibi o da açığa vurmadı. Dudağı kilitliydi ama gönlünde sırlar vardı. Dudağını yummuştu ama gönlü seslerle doluydu.
Allah yolunda olan arifler, sırları bilirler ama örterler. İşin sırlarını kime öğretirlerse ağzını mühürlerler, dikerler.
Arif, tuhaf tuhaf güldü de dedi ki: A içi kötü adam, bildiğin, gönlünde tuttuğun şeyden Alllah seni kurtarsın.
Allah’a ulaşmış arifin Allah’tan dileği, Allah’nın kendinden bir şey istemesine benzer. Çünkü ‘Ben, onun kulağı, sözü, dili ve eli olurum’ ve ‘O taşları attığın zaman sen atmadın, Allah attı” denmiştir. Nitekim bu hususta birçok âyet ve hadîsler vardır.
Allah’ın sebep yaratması, suçlunun kulağını tutmuş, Nasuh tövbesine götürmüştür. O dua, yedi göğü de geçti, kabul edildi. O yoksulun işi, nihayet iyileşti, düzene girdi. Çünkü şeyhin o duası, her duaya benzemez. Şeyh, Allah’da yok olmuştur, onun sözü Hak sözüdür.
Yüce Mevla sebep halk etti.
Yüce Mevla, onu bu kötü işten, bu vebalden kurtarmak için bir sebep halk etti.
İncinin Kaybolması
Nasuh, hamamda tası doldururken padişahın kızının bir incisi kayboldu. Küpesindeki incilerden biri kayboldu ve bütün kadınlar, o inciyi araştırmaya koyuldu.
Önce herkesin eşyasını araştırmak üzere hamamın kapısını iyice kapattılar.
Herkesin eşyası arandı, inci bulunmadığı gibi inciyi çalan da rezil olmadı.
Bunun üzerine bu üstün körü işi bırakıp herkesin ağzını, kulağını, vücudundaki bütün delikleri adamakıllı aramaya koyuldular. O sedefi güzel inciyi altta, üstte her yanda araştırmaya başladılar.
Hepiniz soyunun, ihtiyar genç herkes anadan doğma soyunsun diye bağırıldı.
Sultanın hizmetçileri, o değerli inciyi bulmak için bir bir, herkesi aramaya başladılar.
Nasuh, korkusundan tenha bir yere çekildi. Yüzü, korkusundan sapsarı olmuştu, dudakları morarmıştı. Ölümünü gözünün önünde görüyor, gazel yaprağı gibi tir tir titriyordu.
Nasuh’un Tövbesi
Dedi ki: Yarabbi, nice defalar tövbeler ettim; ahtlar ettim, sonra onları bozdum. Ben, bana lâyık olanları yaptım. Sonunda da işte bu kara sel, gelip çattı. Arama nöbeti bana gelirse eyvah bana! Kim bilir neler çekecek, ne güçlüklere düşeceğim? Ciğerime yüzlerce kor düştü. Münacatımdaki ciğer kokusuna bak.
Böyle bir keder, böyle bir gam, kâfirde bile olmasın. Rahmet eteğine sarıldım, medet medet!
Keşke anam, beni doğurmasaydı, yahut da beni bir aslan paralasaydı. Ey Rabbim, sana düşeni yap. Beni, her delikten bir yılan sokmakta, ne de taş gibi bir canım, ne de demir gibi bir yüreğim varmış. Yoksa bu dertle çoktan erir, kan kesilirdim.
Vaktim daraldı, bir an içinde feryadıma yetiş, padişahlık et.
Beni bu sefer de korur, suçumu örtersen ne olur? Her türlü yapılmayacak işlerden tövbe ettim. Bu sefer de tövbemi kabul et de tövbemde durmak için yüzlerce kemer bağlanayım. Bu sefer de kusurda bulunursam artık duamı ve sözümü dinleme.
Nasuh, hem böyle söylenip titremede, hem damla damla gözyaşları dökmede, hem de cellâtların, hain kişilerin ellerine düştüm diye feryat etmekteydi.
Hiçbir Firenk bu hale düşmesin. Hiçbir mülhit bu feryada uğramasın diyordu.
Kendine ağlayıp duruyor, Azrail’i gözünün önünde görüyordu.
Ya Rabbi, ya Rabbi diye o kadar söylendi ki kapı ve duvar da onunla beraber ya Rabbi, ya Rabbi demeye başladı.
Herkesi aradık, Nasuh’u da arayın
O ya Rabbi, ya Rabbi derken birden, inciyi arayanların sesi duyuldu:
Arama nöbeti Nasuh’a geldi ve ‘Herkesi aradık, Nasuh’u da arayın’ denildi, Nasuh’un korkudan kendisinden geçti…
Allah elçisinin Allah ona rahmet ve esenlikler versin – bir hastalığa, yahut sıkıntıya uğradığı vakit “Şiddetten, açılır, savuşursun’ buyurduğu gibi Nasuh’un da o şiddetten kurtuluşu.
Ey Nasuh, sen gel.
Herkesi aradık, ey Nasuh, sen gel. Bu sesi duyar duymaz, Nasuh kendisinden geçti, âdeta bedeninden ruhu uçtu. Harap duvar gibi çöküverdi. Aklı fikri gitti, cansız bir hal aldı. Bedeninden amansız bir halde aklı gidince sırrı, derhal Allah’a ulaştı.
Bomboş bir hale geldi, varlığı kalmadı. Allah, bir doğan kuşuna benzeyen canını, huzuruna çağırdı. Muratsız gemisi kırılınca rahmet denizinin kıyısına düştü. Akılsız, fikirsiz bir hale gelince canı, Hakk’a ulaştı. İşte o zaman rahmet denizi coştu. Canı, beden ayıbından kurtulunca sevine sevine aslına gitti.
Can, doğan kuşuna benzer, ten ona tuzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır.
Fakat aklı, fikri gidince ayağı açıldı. Artık o doğan kuşu, Keykubad’a uçar gider. Rahmet denizleri, coşunca taşlar bile abıhayatı içer.
- Zayıf zerre değerlenir, büyür. Topraktan meydana gelen şu döşeme, atlas haline gelir, değerli bir kumaş olur.
- Yüz yıllık ölü, mezarından çıkar. Mel’un Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler.
- Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyva verir, tazeleşir.
- Kurt, kuzuyla eş olur. Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur.
İncinin bulunması
İncinin bulunması ve sultanın hizmetçi ve halayıklarının Nasuh’tan helâllık dilemeleri
Canı helak eden o korkudan sonra “Kaybolan inci, işte buracıkta” diye müjdeler geldi.
Ansızın ses geldi: Korku gitti, o değen bulunmaz eşsiz inci bulundu. İnci bulundu, biz de neşelere daldık. Müjde verin, inci bulundu. Hamam, halkın bağrışmasıyla, hüzün gitti feryadiyle, el çırpmasiyle doldu.
Kendinden geçen Nasuh, tekrar kendine geldi. Gözü, yüzlerce aydın gün gördü.
Herkes ondan helâllik istemekte, herkes elini öpüp durmaktaydı.
Senden şüphe ettik, hakkını helâl et. Dedikoduda bulunduk, âdeta etini yedik diyorlardı.
Çünkü o, yakınlıkta herkesten ön olduğu için herkes daha ziyade ondan şüphe etmişti.
Nasuh, has tellâktı, mahremdi. Hattâ sultanla ruhları birdi, bedenleri ayrı.
Sultana ondan yakın bir kadın yok. İnciyi aşırdıysa o aşırmıştı…
Önce onu aramalı demişlerdi ama yine de hürmet ettiklerinden sona bırakmışlar;
Aldıysa biraz mühlet vermiş olalım da bir yere atsın bari fikrine düşmüşlerdi.
Onun için ondan helâllik diliyorlardı, mazeret getirip duruyorlardı…
…bu bana Allah’ın lûtfu, ihsanı
Nasuh, “Bu bana Allah’ın lûtfu, ihsanı. Yoksa dediğinizden beterim ben.
Benden helâllik dilemeye hacet yok. Çünkü ben, zamane halkının en suçlusuyum.
Bana söylediğiniz kötülükler, bendeki kötülüğün yüzde biridir. Bunda şüphe eden olabilir, fakat bence apaçıktır bu.
Kim bende birazcık kötülük biliyorsa muhakkak o bildiği şey, binlerce kötü suçumdan, binlerce pis işimden biridir.
Suçlarımı ve kütü hareketlerimi bir ben bilirim, bir de onları örten Rabbim.
Önce iblis bana hocalık etti ama sonradan o bile gözümde bir yelden ibaret oldu. Yaptıklarımın hepsini Rabbim gördü de göstermedi, bu suretle de kötülükle yüzümü sarartmadı.
Sonra da yine Allah’ın rahmeti, kürkümü dikti, canıma can gibi tatlı tövbeyi nasip etti.
Ne yaptıysam yapmadım saydı, bulunmadığım ibadetleri yapmışım farz etti.
Beni selvi ve süsen gibi azad etti. Bahtım, devletim gibi gönlüm de açıldı.
Adımı temizler defterine yazdı. Cehennemliktim, bana cenneti bağışladı.
Ah ettim, ahım bir ipe döndü, düştüğüm kuyuya sarktı. O ipe sarıldım, dışarı çıktım. Neşelendim, ferahladım, semirdim, benzim kırmızılaştı.
Kuyunun dibinde zebun bir haldeydim, şimdi bütün âleme sığmıyorum.
Şükürler olsun sana ya Rabbi. Beni ansızın gamdan kurtardın.
Tenimin her kılında bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye kalkışsam yine şükründen âcizim.
Şu bahçede, şu ırmakların kıyısında halka ‘Keşke kavmim bilseydi, Allah beni ne yüzden bağışladı’ diye nara atmaktayım, dedi.
Nasuh’un tekrar tellâklığa çağırılması
Sultanın, Nasuh’u tövbesinden ve tövbesinin kabul edilmesinden sonra tekrar tellâklığa çağırması ve onun bahaneler bularak gitmemesi
Ondan sonra birisi gelip Nasuh’a iltifat ederek dedi ki:
Padişahımızın kızı, seni çağırıyor. Ey temiz kişi, padişahın kızı seni istemede, gel de başını yıka. Gönlü, senden başka bir tellâk istemiyor. Onu ovmak, kille yıkamak, senin işin.
Nasuh, yürü yürü dedi, elim işten kurtuldu benim. Senin Nasuh’un hastalandı şimdi.
Yürü, koş, acele bir başkasını bul. Allah hakkı için benim elim, işe varmıyor artık.
Kendi kendisine de suç, hadden aştı. Gönlümden o korku, o elem nasıl gider?
Ben bir kere öldüm de tekrar dünyaya geldim. Ben ölüm ve yokluk acısını tattım.
Allah’a sağlam tövbe ettim. Canım, bedenimden ayrılmadıkça bu tövbeyi bozmam.
O mihneti gördükten sonra ancak eşek olanın ayağı, tehlikenin bulunduğu tarafa gider diyordu.
Birisi tövbe eder, pişman olur, sonra o nedameti unutur da deneneni yine denemeye kalkarsa ebedî olarak ziyana düşer.
Tövbesinde sebatı, kuvveti olmaz, o tövbeden bir halâvet duymaz ve tövbesi kabul edilmezse, Allah’a sığınırız, Köksüz ağaca benzer. Her gün biraz daha sararır, biraz daha kururuz.
Kaynak : Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî – Mesnevi-i Şerif Cild 5
İlgili Diğer Konular
- Nasuh tevbesi nedir?
- Hz. Âdem (Aleyhisselâm)’ın Tevbesi
- Tevbe Namazı Nasıl Kılınır?
- Tevbe ve istiğfar nedir ve nasıl yapılır?
Nukteler.com Facebook’ta!