Okuduğunu anlamak mı, baktığını görmek mi?
Okuduğunu anlamak mı, baktığını görmek mi? Okuduğumuzu nasıl anlarız? Bir şeyi anlamak için ne yapmalıyız? Okuduğunu anlamayan ne yapmalı?
Okuduğunu anlamak mı, baktığını görmek mi? Okuduğumuzu nasıl anlarız? Bir şeyi anlamak için ne yapmalıyız? Okuduğunu anlamayan ne yapmalı?
Okuduğunu anlamak mı, baktığını görmek mi?
Bunun sıkıntısını en iyi öğretmenler ile iş hayatında kişileri yetiştirmeye çalışanlar yaşar: Okuduğunu anlamayan ile baktığını görmeyen…
Herkes okur belki ama okuduğunun içeriğini anlayabilen çok azdır. Bazen bir fıkra anlatırsınız. Bazısı güler, bazısı öylesine bakar. Anlamak burada en önemli noktadır.
İnsanlar okuduklarını anlamadıklarında kızarım. Sonra bir alıngan hallere bürünürler. Peki okuduğunu anlamayana ne yapabilirsiniz? Nedir bu toplumdaki bilinç düşüklüğü?
Kafamız mı bedenimizde değil; yoksa okuduğumuzu anlayamayacak kadar donanımsız mıyız?
Bence her ikisi de.
Peki şu baktığını görmeyen nesle ne demeli? İş hayatında bir yönetici olarak iş arkadaşlarımızdan beklentilerimiz o kadar düştü ki! Sadece okuduğunu doğru okusun ve de anlasın, kısmına kadar düştü çıta. Ellerine verilenin üstüne bir tuğla daha koyabileni görmedim. Bir fikir üretebilen ve sunabileni hele hiç!
N’oldu bu güzel genç beyinlere? Düşük frekanslı, amaçsız bir hayat süren genç bir toplumla karşı karşıyayız artık.
Dış görünüşüyle daha çok ilgilenen, ama beynini ve yeteneklerini geliştirmeyi önemsemeyen bir yeni nesille ne yapabiliriz?
Ne yazık ki dış görünüşler de pek iç açıcı değil. Tuhaf, uyumsuz giysiler, değişik renkte saçlar… Hayalimdaki gençlikten çok ama çok uzak.
‘Aynen aynen’ ile günü kurtaran ve kelime dağarcığı 70’i geçmeyen bir yeni nesil.
Bu gençler, kitap okumaya teşvik edilmeli aileleri, okulları ve toplum tarafından.
Bu gençlere, spor, sanat ve lisan öğrenme aşılanmalı. Bizim pırıl pırıl bir gençliğimiz var. Bunlara yatırım yapılmalı ki hem kültürel hem sanatsal hem spor anlamında kalitemiz toplumca yükselsin.
Beyninde bağımsız çarpışan nöronların bulunduğu bir yeni nesilden hiçbir verim alamayız. Çünkü içleri bomboş.
Bu konuda hem bireysel hem toplumsal anlamda sorumluluğumuz büyük. Herkes elini acilen taşın altına koymalı ve bu boşlukta yüzen gençliğin hem kalitesi hem enerjisi artırılmalı.
Yüksek enerjili günler dilerim…
Saygılarımla
Yazar: Mine Kantur
Bu yazılar da ilginizi çekebilir;
- Samimiyet ve Hadsizlik mi?
- Adam Gibi Yaşamak
- Akaşalar dolu… Kolektif Bilinç Yerlerde
- Özgürlüğün asıl tanımı