Sadi Şirazi Kimdir? Kısaca Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
Sadi Şirazi kimdir? Sadi Şirazi hayatı, biyografisi, eserleri, şiirleri, edebi özellikleri, tasavvuf cephesi, meşrep ve mesleği hakkında bilgi...
Sadi Şirazi kimdir? Fars edebiyatının önemli şairlerinden Şirazi’nin hayatı, biyografisi, eserleri, şiirleri, edebi özellikleri, tasavvuf cephesi, meşrep ve mesleği hakkında bilgiler..
Sadi Şirazi Kimdir?
(1210-1292)
İslam alimlerinden ve büyük velilerden olan Şeyh Sadi Şirazi, İran Edebiyatının önemli şair ve yazarlarından biri olarak kabul edilir. Asıl adı, Ebû Muhammed Sa‘dî Müşerrifüddîn (Şerefüddîn) Muslih b. Abdillâh b. Müşerrif Şîrâzî’dir.
İran’ın zamanının büyük sanat ve kültür merkezlerinden biri olan Şiraz kentinde doğduğu için “Şirazî” (Şirazlı) olarak anılır. Babası Sâdi Muslihiddin Fars atabeylerinden Saadeddin Zengi’nin hizmetinde bulunmaktaydı. Efendisinin hâtırasına çok bağlı olduğundan, asıl adı Müşerrifüddîn olan oğluna “Sâdi” mahlasını vermiştir.
Sadî Şirazî 1210 yılında İran’ın Şiraz kentinde doğmuş, 1292’de Şiraz’da vefat etmiştir. Mezarının bulunduğu semt O’nun adı ile anılır. Kusursuz bir anlatış biçimi olan Sadi’nin üslubu basit gibi görünür, ancak kolay taklit edilemez.
Fars edebiyatının en büyük şairlerinden birisi olan Sadî Şirazî, sünni bir âlim ve sufidir. Sadî Şirazî, rivayetlere göre; hayatının ilk üçte birinde tahsille meşgul olmuş, ikinci üçte birini seyahatle geçirmiş, kalanını da ibadete hasretmiştir. Kur’an-ı Kerim’i ezberlediği için “Hafız”, memleketinden dolayı da “Şirazî” lakabıyla anılmaktadır. Geniş bilgisinden, iyi ahlâkından ötürü, bütün Doğu kaynaklarında, “Şeyh Sâdi” olarak da bilinmektedir.
Yaşadığı dönemde sahip olduğu şöhrete ve halkın takdirini kazanmış olmasına rağmen hayatına dair bilgiler sınırlıdır.
Sadi Şirazi Kısaca Hayatı
Sâdi, çocukluk yıllarında babasının gözetiminde Şiraz’da eğitimine başladı. Daha sonra babasının ölümü üzerine annesi tarafından dedesi Mes‘ûd b. Muslih el-Fârisî tarafından yetiştirildi.
Küçük yaşta yetim kalan Sâdi, bir süre Şiraz’da okuduktan sonra Moğol istilası üzerine o zamanlar Ortadoğu’nun en büyük bilim yuvalarından biri olan Bağdat’taki Nizamiye Medresesi’nde tahsilini tamamladı.
Hayatının ilk gençlik döneminden sonraki yıllarında, İslam ülkelerini gezmeye başladı. Oldukça uzun süren bir seyahat ve maceralar devresi vardır. Anadolu, Mısır, Suriye, Delhi, Azerbaycan ve Belh’e kadar seyehat etmiştir. Buralarda birçok İslam alimiyle görüştü.
Abdülkadir Geylani hazretlerinin talebesi oldu.
Sadî Şirazî, Abdülkadir Geylani hazretlerinin halifesinin talebesidir. Onun derslerinde yetişerek kemale erdi. Ömrü ilim öğrenmekle, talebe yetiştirmek ve insanlara doğru yolu göstermekle geçti.
İslam ülkelerini ziyaret ettiği bir ara, Haçlılar’a karşı savaşan Türk – İslâm kuvvetlerinde görev aldı. Fransız şövalyelerine esir düşerek yıllarca ağır istihkâm işlerinde çalıştırıldı. Sonraları, bilgisine hayran kalan Suriyeli bir tacir, fidye vererek, Sadi’yi Haçlılar’ın elinden kurtardı; kızı ile evlendirerek himayesine aldı.
Bağdat’ta ki tahsilini tamamladıktan sonra Hicri 655 (1257) yılında Şîraz’a döndü. Fars bölgesinin yöneticisi olan Atabek Ebû Bekir b. Sa‘d b. Zengî Moğollarla sulh yaptı. Memleketi rahata kavuştu. Sadi, budan sonraki hayatını şiire, ilme ve kültüre vererek her asırda yaşayan eserlerle irşad ve halka hizmetle geçirdi.
Fars bölgesinin yöneticisi olan Atabek Ebû Bekir b. Sa‘d b. Zengî’nin şehzadesi Sa‘d b. Ebû Bekir b. Sa‘d’ın yakınları arasına katıldı. Bu hânedan mensupları ve bazı devlet adamları adına öven şiirler, eserler yazdı.
Sadi, devlet başkanı Ebû Bekir b. Sa‘d adına 1257’de Bostan adlı eserini ve bir yıl sonra aynı şekilde kendisine büyük saygı gösteren veliaht İkinci Sa’d adına da Gülistan adlı eserini yazdı.
Bu eserleri sayesinde kısa zamanda şöhreti memleket dışına taştı. Birkaç sene sonra, hamileri yani koruyucuları olan Ebu Bekr bin Sa’d bin Zengi ve oğlu İkinci Sa’d vefat etti. Yerine çocuk yaşta bulunan ikinci Sa’d’ın oğlu Muhammed geçti. Bu hükümdarla birlikte Salgurlu Hanedanı çöktü. 1264’te de Moğol hakimiyeti altına girdi. Bu karışıklıklar esnasında Sadi tekrar Şiraz’dan ayrıldı. Mekke’ye gitti. Hac yaptı.
Ömrünün son yıllarını mezarının yanındaki dergahta ibadet edip ilim öğretmekle geçirdi. 1292’de Şiraz’da vefat etti. Kabristanı Şiraz’ın kuzeydoğusunda, şimdi Sâdi Türbesi adıyla anılan hankahının bulunduğu yerdedir. Zamanla harap olan mezarı Kerîm Han Zend tarafından 1180’de (1766) yeniden yaptırılmıştır.
Sadî Şirazî’nin Edebî Kişiliği
Sadî Şirazî yazdığı eserleriyle kendini dünyaya kabul ettiren bir dehadır. O’nun bazı beyitleri bir atasözü gibi halen dillerde dolaşmaktadır.
Edebiyat alanındaki eserlerinde kendinden önceki İran ve Arap şairlerini, yazarlarını çok iyi araştırdığı ve incelediği anlaşılmaktadır.
Sadî Şirazî’nin şiirlerinde duygu, uyum, düzen ve bütünlük olmak üzere dört temel öğenin öne çıktığı görülür.
Sadî, şiirlerinde sevgi, özlem, üzüntü ve sevinç gibi duyguları ses ve yapı bakımından birbirine yakın sözcükler ile belli bir anlam oluşturarak dile getirir. Dizelerinde anlam ve konu bütünlüğü vardır. Gazel türüne özgü olan birbirinden bağımsız beyitler Sadî’nin gazellerinde pek görülmez. Onun gazelleri daha çok anlam ve konu açısından bir bütündür.
12 ve 13. yüzyıl şairlerinin aksine Sadî bütün şiirlerinde bilinen ve yaygın olarak kullanılan kelimeleri tercih etmiştir. Sadî’den önceki İran şiirinde; destan, kaside, rubai ve mesnevi gibi türler yaygındır. Gazel türü ise yeterince gelişmemiştir.
Sadî, şiirde özellikle gazelleriyle şöhret bulmuştur. Sadî, yaşadığı dönemde yaygın nazım şekli olan gazeli müstakil bir edebî tür olarak mükemmel bir şekilde kaleme almıştır. Divanında âşıkane gazeller çoğunluktadır.
Sadî, başta gazel ve rubai olmak üzere, İslâm edebiyatında yaygın olan şiir biçimlerinin hepsinden örnekler vermiştir. En büyük başarısı ise gazellerinde görülmektedir. Bütün şiirlerinin toplandığı Divan’ında 66 rubai, mesnevi türünde 1 Saikname ve 1 Muganniname, 5 kaside, 1 muhammes, 4 mesnevi, 34 kıta, 509 gazel vardır.
Devlet başkanı Ebu Bekr bin Sa’d bin Zengi’ye atfen 1257 yılında yazdığı eser olan Bostan, güzel yer anlamına gelmektedir. İran Edebiyatı’nın en büyük eserlerinden olan Bostan, tamamı manzum bir eserdir. Bostan, Münacaat ve naat ile başlar. Ardından dört halifeye övgüden sonra, eserin yazılış sebebi ve tarihi yazılmıştır. Ebu Bekr bin Sa’d bin Zengi’ye methiyenin ardından, eser on bölüm halinde devam eder.
Bostan’da işlenen başlıca konular, adalet ve insaf, cömertlik, aşk, teslim ve rıza, kanaat, terbiye, tövbedir.
Sadî Şirazî’nin tesiri sadece Fars edebiyatıyla sınırlı kalmamıştır. Türk ve Urdu edebiyatlarıyla Batı dünyasında da önemli izler bırakmıştır.
Dindar bir ailede ve küçük yaşta hafız olarak yetişen ve İslâmî ilimleri tahsil eden Sadî’nin hangi mezhebi benimsediği kesin şekilde bilinmese de Sünnî olduğunu söylemek mümkündür.
Sadî Şirazî Eserleri
Şirazî’nin Başlıca Eserleri şunlardır; “Bostan, Gülistan, Takriz-i Dibaçe”, “Mecalis-i Pençgane”, “Gazeliyet…” En meşhur eseri “Bostan ve Gülistan” İslam dünyası medreselerinde okunmuş, açıklamaları yapılmış ve çeşitli dillere çevrilmiştir.
Bostan (Sadînâme); Manzum bir eserdir. Günümüzde Türkçe olarak da basılmış ve birçok dillere çevrilmiş bir eserdir. İçerdiği başlıca konular, adalet ve insaf, cömertlik, aşk, teslim ve rıza, kanaat, terbiye, tövbedir.
Gülistân; Fars edebiyatının önemli eserlerinden sayılmaktadır. Sadî Şirazî’nin Farsça ve Arapça şiirleriyle bilgi ve tecrübesini belâgat ve fesahatle birleştirdiği mensur bir eserdir. Birçok dile çevrilmiş ve birçok defa da basılmış bir eserdir.
Takrîr-i Dîbâce; Külliyyât’ın eski nüshalarında bulunmayan bu bölüm 16. yüzyılda yeniden derlenmiş ve yeniden yazılarak çoğaltılmıştır.
Kasâyid-i Arabî; Mu‘tasım-Billâh’a mersiye olarak 700 beyit civarında medih ve nasihatle yazılmış uzun bir kasideden ibarettir.
Risâle-i Akl u Aşk; Sadî’nin, Sa‘deddin Netanzî’nin akıl ve aşkla ilgili sorusuna sade bir dille verdiği cevap verdiği eserdir.
Nasihatü’l-mülûk (Nesâyihu’l-mülûk); Sadî’nin hükümdarlara öğüt ve nasihat vermek amacıyla kaleme aldığı nazımla karışık bir risâledir.
Kasâyid-i Fârsî; Başka zamanın hükümdar, vezir ve ileri gelen şahsiyetleri için yazılmış vaaz, nasihat ve tevhid kasidelerinden oluşan manzum bir eserdir.
Mecâlis-i Pencgâne; Farsça ve Arapça şiirlerle karışık olarak yazılan ve muhtemelen Sadî’nin vaazlarından ve nasihatlerinden oluşan, âyet ve hadislerden faydalanılarak yazılmış beş meclisten ibaret mensur bir eserdir.
Sadî Şirazî’nin bir çok eseri külliyat halinde ve müstakil olarak defalarca basılmıştır.
(bknz. TDV İslam Ansiklopedisi, Sadî Şirazî)
Sadî Şirazî yazdığı eserleriyle kendini dünyaya kabul ettiren bir dehadır. O’nun bazı beyitleri bir atasözü gibi halen dillerde dolaşmaktadır.
Şiirlerinden Örnekler
Fars şâiri ve İslam âlimi Sadî Şirazî şiirlerinden bazı örnekler
“Ey Sâdî! Safâ yolunda ilerlemek, hep Mustafâ (sav) Efendimiz’e uymakla nasîb olur.”
Elinden geldiğince hiç bir gönlü perişân etme
Çünkü bir âh cihânı alt üst eder – Sadi-i Şîrâzî / Gülistân / Hikaye 26
Be deryâ der menâfi’ bî-şomârest
Ve ger hâhî selâmet der kenârest
(Denizde sayısız menfaâtler olsa da selâmet istiyorsan kıyıdadır.)
Bir hakîkattir ki, vuslat arzusuyla dolu bir gönlün, hüner ehli kimselerin kapısında toprak olması lazımdır.
Eğer âşık isen bu dertten kurtulmaya çalışma
Sadi gibi, garazsız, maksatsız, karşılıksız âşık ol..
Akıllılar bilirler ki, aşktan deliye dönmüş kimseler
Ne nasihatçilerin sözlerine ne de edîblerin öğütlerine aldırış ederler.
İlgili Diğer Konular
- Sadî Şirazî Sözleri
- Bir Osmanlı Duası (Osmanlı Cuma Mesajı)
- Necip Fazıl Kısakürek Kimdir?
- Osman Hamdi Bey Kimdir? Kısaca Hayatı
Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!