Şems-i Tebrizi Kimdir? Kısaca Hayatı, Eserleri ve Sözleri
Mutasavvıf âlimlerinden ve İsmailiye mezhebi büyüklerinden Şems-i Tebrizî Kimdir, Kısaca hayatı ve Eserleri, sözleri
Mutasavvıf âlimlerinden ve İsmailiye mezhebi büyüklerinden Şems-i Tebrizi Kimdir, Kısaca hayatı, Mevlânâ ile Tanışması ve Eserleri, sözleri
Şems-i Tebrizî, 12. yüzyılda yaşamış büyük mutasavvıf âlimlerinden ve İsmailiye mezhebi büyüklerinden büyük İslam âlimidir. Tebriz’de dünyaya gelmiş olur asıl adı Mevlânâ Muhammed bin Ali‘dir
Peki Şems-i Tebrizî Kimdir, Kısaca hayatı ve Eserleri, türbesi nerededir ve söylemiş olduğu güzel sözleri
Şems-i Tebrizi Kimdir?
Şems-i Tebrizi 1185 yılında Tebriz’de dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Mevlânâ Muhammed bin Ali‘dir. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve “Şemseddin” yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
12. yüzyılın büyük mutasavvıf âlimlerinden Şems-i Tebrizî, İsmailiye mezhebi büyüklerinden olup Büzrükümad’ın torunu, Havend Alaeddin’in oğludur.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin gönül dünyasında büyük değişikliklere sebep olan Şems-i Tebrizi, İslam dünyasının büyük din âlimlerindendir. Mevlânâ tarafından yazılan ilâhî aşk şiirlerinden oluşan ‘Dîvân-ı Şems-î Tebrîzî’ adındaki nazım eser sayesinde tanınan büyük bir din âlimidir.
Şems-i Tebrizi Kimdir? Kısaca Hayatı
Şems-i Tebrizi daha küçük yaşlarında iken, mânevî ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çekmiştir. Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf‘a mürid olmuş ve zamanın bütün meşhur şeyhlerinden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine ‘Şemseddin Perende’ (uçan Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona ‘Kâmil-i Tebrizî’ adını vermişlerdir.
Daha sonraları zamanın âlimleri olan Sacaslı Şeyh Rukneddin, Tebrizli Selahaddin Mahmut ile mutasavvıf Necmüddin Kübra‘nın halifelerinden Centli Baba Kemal‘e intisaρ ederek onlardan feyz almıştır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (s.a.v) ahlakını örnek alan Şemseddin-i Tebrizî, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevî bir işaret üzerine de Mevlânâ Celâleddîn Rûmî‘yi arayıp bulmuştur.
Mevlânâ ile Tanışması
Manevî bir işaretle Konya’ya ilk geldiği yıl 1244’de Şekerciler Hanı‘na yerleşir. İlk olarak Hazreti Mevlânâ’yı sorar. Mevlânâ’nın şehir dışında, Meram Bağlarında olduğunu ve ancak ikindi zamanı gibi geri döneceğini söylerler. Bunun üzerine Şems-i Tebrizi, Mevlânâ’yı yol üstünde beklemeye başlar.
Şems, Mevlânâ yanına gelince, atının dizginlerine yapışarak: “Bâyezid-i Bistamî mi daha büyük, yoksa Hz.Muhammed mi?” diye sorunca, Mevlâna gülümseyerek: “Bu ne biçim sorudur; elbette Hz. Muhammed bütün peygamberlerin en büyüğü ve sonuncusudur. Bâyezid’in onunla ne ilgisi var!” cevabını verir. Şems: “Ama, peki Hz.Muhammed devamlı surette Yarabbi, biz seni sana layık bir şekilde bilemedik!” dediği halde; Bâyezid “Beni yüce tanıyın, benim şanım ne yücedir!” diye övünmektedir!” deyince, Mevlânâ bu sözlerin haşmeti karşısında kendinden geçer ve Mevlânâ ile Şems’in münasebeti bu şekilde başlar.
Şems ve Mevlânâ arasındaki muhabbet yavaş yavaş gelişir. Dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen Şems, Mevlânâ Celaleddin Rumi ile 3 yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuştur.
Mevlânâ bu manevi muhabbet üzerine kitaplarını, evini, barkını, çoluk-çocuğunu talebelerini, dostlarını her şeyi terkeder, devamlı surette Şems’le düşüp kalkar, onun cezbesiyle dolaşır.
Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana’ya ileri geri laflar etmişlerdir. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:
“Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.”
Mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, bu durum üzerine, Şems’i uyarır ve tehdit ederler. Şems bir süre ortadan kaybolur. Şems’in yokluğu Mevlânâ’yı büsbütün cezbeye getirir, durumu eskisinden daha vahim olur. Mevlânâ’nın çocukları Tebriz’e gider, Şems’i bulur özür diler ve babalarının durumunu anlatarak geri dönmesini rica ederler. Şems, geriye döner; gene bir süre beraber olurlar, fakat Mevlâna’nın büyük oğlu Alâeddin Çelebi başta olmak üzere Şems yine rahatsız edilir; sonunda Şems bir daha ortaya çıkmamak üzere tekrar ortadan kaybolur. Rivayete göre, önce Şam’a oradan Tebriz’e gittiği ve bir müddet sonra vefat ederek Gecil kabristanına gömüldüğü söylenir.
Türbesi
Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevilerce Mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey’in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı medfundur, bilinmez. Bilinen gerçek odur ki, Allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
Eserleri
Şems-i Tebrizî‘nin, müridleri tarafından zaptedilen bazı sözleri Farsça-Arapça karışık Makalat-ı Şems-i Tebrizî veya Hırka-i Şems adıyla el yazması halinde bulunmaktadır.
Sözkonusu bu yazma metin M.Nuri Gençosman tarafından Türkçeye de tercüme edilerek Şems-i Tebrizi-Konuşmalar-Makalât I-II (İstanbul 1974) adıyla yayınlanmıştır.
İlgili Diğer Konular
- Şems-i Tebrizi Sözleri
- Şems-i Tebrizi’nin 3 soruya cevabı
- Hz. Mevlana’nın Hayatı
- Ömer Hayyam Kimdir? Kısaca Hayatı ve Eserleri
- Ali Kuşçu Kimdir? Kısaca Hayatı ve Eserleri
- Ertuğrul Gazi Kimdir? Kısaca Hayatı ve Ölümü, Tarihteki Yeri
- Necip Fazıl Kısakürek Kısaca Hayatı, Eserleri ve Edebi Kişiliği
- Nasrettin Hoca Kimdir? Kısaca Hayatı ve Kişiliği
Nukteler.com’u Facebook’tan takip etmeyi unutmayın!
>